| Yaşlı bir adam. Efendisinin izleri etine kazınmıştı. | Open Subtitles | وهو رجل كان لسنوات علامة سيده محفورة على جسده |
| Naomi, şunu bir yere yaz. B 32.1 56. Bu başpiskoposun göğsüne kazınmıştı. | Open Subtitles | "ناعومى" أكتبى هذا**ب 32.156** كانت محفورة على صدره |
| Kanında yüksek oranda alkol vardı ve boynunun kenarına mızrak işareti kazınmıştı. | Open Subtitles | كان بدمها نسبه عاليه من الكحول و رمح ثلاثي محفور على جانب عنقها |
| Küçük bir yolculuk saati. Üzerine 'Rosemary' adı kazınmıştı. | Open Subtitles | ساعة سفر صغيرة تحمل اسم "روزماري" محفور عليها |
| Boynuna, mızrak işareti kazınmıştı. | Open Subtitles | كان لديها رمحاً ثلاثياً محفوراً على جانب عنقها |
| Samuray'ın kılıcının üstüne yüce büyünün eski kelimeleri kazınmıştı. | Open Subtitles | ولكن سيف الساموراي كان منقوش عليه عبارة قديمة مكونة من سحر عظيم |
| Tamam. Göğsüne kazınmıştı. Büyük, ürkütücü bir göz şeklinde. | Open Subtitles | صحيح، لقد كان محفورا علي صدره كأنه عين مخيفة |
| Evet, harf ve rakamlar, yani B 32.156 piskoposun göğsüne kazınmıştı. | Open Subtitles | نعم, الحروف و الأرقام **ب 32 - 156** المنقوشة على صدر القس |
| Odelle ve ben evlendiğimizde düğün tarihimiz... yüzüklerimizin içine kazınmıştı. | Open Subtitles | Odelle وكان لي موعد الزفاف لدينا محفورة على الخواتم لدينا عندما تزوجنا. |
| Sanki beynim kazınmıştı. | Open Subtitles | محفورة في ذهني |
| İkisinde de farklı sembol kazınmıştı. | Open Subtitles | كل صليب لديه رمز محتلف محفور عليه |
| İşte, bu şehrin sokaklarına kazınmıştı. | Open Subtitles | هنا ، على شارع هذهِ المدينة لقد كان محفوراً |
| Hayır, yüzü beynime kazınmıştı. | Open Subtitles | وجهها كان محفوراً في وجداني |
| Ama onu uyandıran şey yuvarlaktı ve üzerine garip şekiller kazınmıştı. | Open Subtitles | ولكن الشيء الذي أيقظناه ...كان مستديراً و منقوش به أشكال غريبة |
| İki kurbanın da bedenine aynı sembol kazınmıştı. | Open Subtitles | كل الضحايا رموز محفورا في الجلد. |
| Başpiskoposun göğsüne kazınmıştı. | Open Subtitles | **ب 32 - 156** المنقوشة على صدر القس |