| Bunun etkisi, tabi ki, sadece Kehribar tahıl dalgaları değil, dağlar kadar tahıl. | TED | تأثير ذلك بالطبع، هو أنه ليس فقط موجات الكهرمان للحبوب، إنه جبال لأشياء. |
| Babamız dönüp kapılar tekrar açılana kadar seni Kehribar içinde koruyacağız. | Open Subtitles | نحفظك فى الكهرمان حتى يعود ابانا و تُفتح الابواب مرة ثانية |
| Lşık vurunca Kehribar rengini alıyor. | Open Subtitles | و لكن عندما يتعرضان للإضاءة يصبحان بلون الكهرمان |
| O gün 63 sivil Kehribar'ın içinde kaldı. Bu zamana kadar da yüzlercesi. | Open Subtitles | علق 63 مدنياً بالكهرمان ذلك اليوم، والمئات من حينها |
| "sen Kehribar rengi bir nehirde yüzen serbest bir nilüfersin." | Open Subtitles | أنتَ زهرة سوسن طليقة، تطفو على نهرٍ من العنبر |
| Ve o bir çakıltaşı değil. Ender bulunan turuncu bir Kehribar. | Open Subtitles | وانها ليست صدفة, انها نادرة, كهرمان برتقالى مقطع على شكل مثلث. |
| Sanırım Kehribar'dan çıkarılan adam olayı üstündesiniz. | Open Subtitles | علمت أنّك تعملون على قضية جديد، رجل ينزع من الكهرمان |
| Kehribar'ı geliştirdiğim ilk zamanlar evrenimiz tehlike sinyalleri verecek düzeyde bozuluyordu. | Open Subtitles | عندما صمّمت الكهرمان أوّل مرّة، كان الكون يتحلل بوتيرة مخيفة |
| Ama Kehribar kurbanlarının oradan çıkartılıp canlandırılabileceğini bilselerdi korkarım büyük bir isyan patlak verirdi. | Open Subtitles | لكن إن عرفوا أنّه بإمكان إنعاش العالقين داخل الكهرمان أخشى أنّ صيحات الاحتجاج ستنقلب إلى ثورة |
| 4 yıl, kardeşi Kehribar'da onun yüzünden sıkıştığı için suçluluk duyduysa bir daha insanlara zarar vermek istemeyecektir. | Open Subtitles | أعني، لو قضى 4 سنوات وهو يشعر بذنب أخيه العالق في الكهرمان فلن يقبل بأذية مخلوق آخر |
| Gerekli tüp yerleştiriliyor ve gaz salınıyor. Saniyeler içinde de Kehribar katılaşıyor. | Open Subtitles | حالما توضع القنينة بالمكان، يطلق الغاز، وفي غضون ثوانٍ، يتجمّد الكهرمان |
| Rengini görüyorsunuz, muhteşem koyu Kehribar rengini ama Avrupa meşesinde böyle bir şey bekleyemezsiniz. | Open Subtitles | سترون أن لونه غامق وصافٍ بلون الكهرمان ولكنه ليس شبيهاً باللون الذي نحصل عليه من مشروب أوروبي |
| O bölge 2006'daki Kehribar isyanından beri terkedilmiş vaziyetteydi. | Open Subtitles | كانت المنطقة مهجورةً منذ اضطرابات الكهرمان عام 2006. |
| Muhtemelen Kehribar patlama ufkuna fazla yakından maruz kalmış. | Open Subtitles | ربّما لأنّه كان قريباً جدّاً مِن مستوى انبعاث الكهرمان. |
| Son çare olarak Kehribar kullanmayı onunla önceden konuşmuştuk. | Open Subtitles | لقد ناقشنا بالفعل إمكانيّة استخدام الكهرمان كملاذ أخير |
| Ona Kehribar cihazını zaten vermiştim. | Open Subtitles | لقد أعطيتها جهاز حفظ في الكهرمان بالفعل. |
| Kehribar cihazını da açık halde yerde bırakmış. | Open Subtitles | لقد ترك أيضاً ليزر الكهرمان شغّال وعلى الأرضيّة. |
| 4 yıl önce bir Kehribar'ın içinde hapsolduğunu söyleyen sizdiniz. | Open Subtitles | أخبرتموني قبل أربع سنوات أنّه علق بالكهرمان |
| İşlediği suçlar yüzünden anneler, babalar Kehribar'da hapsoldu. | Open Subtitles | أمّهات وأزواج علقوا بالكهرمان بسبب جرائمه |
| Teknik olarak onu ne Kehribar rengi yapar? | Open Subtitles | ما تقنيا يجعل من العنبر. أنت معرف آثار السوداء؟ |
| 3. nesil Kehribar. | Open Subtitles | كهرمان الجيل الثالث. |
| Bir balya lezzetli arpa ve Kehribar tohumu. | Open Subtitles | كومة لذيذة من الشعير والعشب ـ ـ ـ على سرير بارد من الشعير , أيه |
| Ve Katy Perry sabah kahvesini Kehribar renkli bir baykuş kupadan içiyor. | TED | و"كاتي بيري" التي تشرب قهوتها الصباحية في كوب بومة كهرماني. |
| "Yabanarısı, Kehribar rengi yabanarısı | Open Subtitles | " النحلة الطنانة ، النحلة الطنانة الملونة " |