| Kafayı alıp kaynatıyorlar, dili hariç, sonra da tüm eti kemikten sıyırıyorlar. | Open Subtitles | يأخذون الرأس ويغلوها ماعدا اللسانِ كل اللحم بعيداً عن العظم |
| Evet, ve bu çekme izleri etin kemikten tam ayrıldığı yerde. | Open Subtitles | و علامات السحب هذه موجودة في المكان الذي انتزع منه اللحم عن العظم |
| İnsan bedeni et ve kemikten ibarettir, ki nispeten yoğunluğu bellidir. | TED | جسم الإنسان مكون من العظام و اللحم، التي تحتوي على الكثافة نسبياً. |
| Omurgamız, bir dizi kemikten oluşmuş uzunca bir yapıdır ve arada disk denilen kıkırdak yapılar bulunur. | TED | عمودك الفقري هو بناء طويل مصنوع من العظام وأقراص الغضاريف التي تتموضع بينهم |
| Birkaç kemikten, dinozorların varlığına ulaşıyoruz. | TED | حيث أثبتنا من بضعة عظام وجود الديناصورات. |
| Diğer durumlarda ise, ilik doğrudan iğneyle kalçadaki iliak krest denen bir kemikten alınır. | TED | في حالات أخرى، يُستخرج النخاع مباشرة من عظم الوَرِك، يدعى بالعُرف الحَرقَفي |
| Kitabın adı, "kemikten Çıkan", yazar Dr. Temperance Brennan. | Open Subtitles | الكتاب بعنوان: السبب يكمن في العظم كتبته الطبيبة تيمبرانس برينان |
| Aynı yol kemikten de geçerek ilerler. | Open Subtitles | نفس النموذج ذاك يجب ان يحفر في العظم عندما تخترقه |
| Pazıyı yerinde tutan kemikten tendon kopmuştu. | Open Subtitles | هذا العظم هنا الذي يُثبت العضلة ذات الرأسين في مكانها |
| Kurşun ön kemikten, sol göz çukurunun üzerinden girip yukarı doğru ilerlemiş. | Open Subtitles | الرصاصة دخلت من العظم الجبهي فوق جحر العين اليسرى. إنتقلت في مسار متجه للأعلى ومتوافق مع إنتحار باليد اليسرى. |
| Buradaki tek sorun onların kemikten bile daha zor parçalanmaları. | Open Subtitles | المشكلة أنه يصعب كسرها، أشد صلداً من العظم. |
| 3 saat içinde tüm eti kemikten ayırıyorlar. | Open Subtitles | يجرّدون الجاموسة حتى العظم في ثلاث ساعات. |
| Radarı toprağın altına sokuyor ve kemikten yansıyan görüntüyü işliyoruz. | Open Subtitles | توجه الرادار نحو الأرض فترتد صورة العظام بوضوح |
| Sanırım bu kemikten porselenlere de ihtiyacım olmayacak. | Open Subtitles | أنا لا أعتقد بأنني سأكون بحاجة الى أي من هذه العظام الصينية |
| İskelete ait kaslar, kemikten ayrılmış. | Open Subtitles | ملك المختبر عضلات الهيكل العظمي تبتعد عن العظام ما مستوى البوتاسيوم لديه؟ |
| Aslında hayvar kaşıkları kemikten ovuşturuluyor. | Open Subtitles | في الواقع، السيدة غريفين، الكافيار نحتت ملاعق من العظام. |
| İnsan vücudundaki 206 kemikten sadece dil kemiği başka bir kemiğe bağIı değildir. - Süper. | Open Subtitles | من بين الـ 206 عظمه من الجسد, عظام العنق هي الوحيدة التي ليست مرتبطة بأخرى |
| Sürüngenlerin çene iskeleti birçok kemikten oluşuyorken memelilerinki sadece bir kemikten. | Open Subtitles | للفك عدة عظام سفلية لدى الزواحف.. والفك السفلي للثديات فيه عظمة واحدة فقط، |
| Etten,kemikten ve yağdan ibaret olduğumuzu herkes unutuyor. | Open Subtitles | الجميع ينسى دائماً بأننا مجرّد لحم , دهون و عظم. |
| Hepimiz eriyebilir etten ve kırılabilir kemikten yaratılmışız. | Open Subtitles | كلنا مجرد جلود قابلة للذوبان وعظام قابلة للكسر |
| kemikten kemiğe siyah | Open Subtitles | كسواد الحفر بين الأقطاب |
| Şimdi eylülün başları ve bu akşam üstü Ndutu dişilerinin yanında sadece 2 erkek yavru var ve onlarda bir deri bir kemikten biraz fazlası var. | Open Subtitles | إنها أوائل سبتمبر، وفي هذه الظهيرة (هناك شبلان ذكران فقط مع لبُؤات (اندوتو وليسو أكثر من مجرّد جلد وعظم |
| Öyle bir andı ki, etten, kemikten, kandan oluşmuş kılıç, kalkan ve mızrakların tıngırtısıyla süslenmişti. | Open Subtitles | مواجهة متألقة للدرع والرمح السيف والأشلاء والعظام والدم |
| Ve öğrendim ki ilk teknoloji 2.6 milyon yıl önce kemikten yapılmış aletlerde göründü. | TED | وقد علمت أن أول تكنلوجيا ظهرت في شكل أدوات حجرية كان قبل 2.6 مليون سنة مضت. |