| Bu, aynı zamanda ruhu yaratmak ve beslemekle ilgili birşey. Ve, özellikle kentsel Amerika'da ruhu beslemenin nasıl olacağını hayal edin. | TED | كما أنه التفكير حول الروح الخلاقة ورعايتها . و تصور و لا سيما في المناطق الحضرية في أمريكا عن تنمية الروح. |
| kentsel sorunları, çoğumuzun her zaman yaptığı gibi kırsalı şehre sürükleyerek çözmeyeceğiz. | TED | ونحن لن نحل المشاكل الحضرية بجر البلاد الى الريف، وهو ما الكثير منا يحاولون القيام به في كل وقت. |
| Çoğu madde bağımlılığı ve fuhuşa başvuracak ve bu kaçınılmaz olarak kentsel çevredeki mal değerlerini düşürecek. | TED | الكثير سيتجه للمخدرات او الدعاره، التي من شأنها حتما خفض قيمة العقارات في الأحياء الحضرية. |
| Ben bu geceye, kentsel krizin yalnızca ekonomik ve çevresel değil özellikle bir kültürel bir kriz olduğunu | TED | لكني أريد أن أبدأ الليلة باقتراح أن هذه الأزمة المدنية هي ليست فقط اقتصادية أو بيئية. |
| Hükûmetin insanlarla kurulabileceğine inanıyordu ve biz bu insanlara kentsel korsanlar diyoruz. | TED | وعبر عن اعتقاده أن الحكومة يمكن أن تبنى بالناس، ونحن ندعو هؤلاء الناس قراصنة المدنية. |
| Bir yazılımcı ve teknoloji uzmanı olarak, yıllar boyunca sayısız kentsel teknoloji projesinde çalıştım. | TED | كمُطور برمجيات وتقني عملتُ على عدة مشاريع تكنلوجية مدنية على مر السنين |
| Geçtiğimiz yıllarda yaşanan ekonomik sıçramadan kaynaklanan kentsel patlama, dünyanın birçok bölgesinde dramatik bir kutuplaşmaya ve varoş mahallelerinin çoğalmasına neden oldu. | TED | إن التوسع المدني في السنوات الأخيرة من الطفرة الاقتصادية قد أدّى أيضاً إلى تهميش كبير، نتجت عنه زيادة كبيرة في الأحياء الفقيرة في أجزاء كثيرة من العالم. |
| Yani tamamen açık kaynaklı, vatandaş güdümünde potansiyel bir kentsel gelişim modelinin tohumlarını görmeye başlayabiliriz. | TED | لذا يمكننا أن نبدأ في رؤية بذور المصدر المفتوح تماماً، نموذج تنمية حضرية بقيادة المواطن، من المحتمل. |
| kentsel tarım da diyebileceğimiz yeşil çatıların fotoğraflarını görüyorsunuz. | TED | وإليكم بعض الصور عما يسمى الأسطح الخضراء ، أو زراعة المناطق الحضرية |
| Sizi kentsel adanın ne olduğu konusunda düşünmeye teşvik etmek istiyorum. | TED | لذلك فلدي شيء واحد أود تشجيعكم على التفكير فيه هو فكرة ماهية الجزيرة الحضرية |
| İnsanları hangi kentsel manzaraların neşelendirdiğini görme imkanımız oldu. | TED | وقادرين أيضًا على معرفة أي من المشاهد الحضرية التي تجعل الناس سعداء. |
| Bu büyümenin çoğu dünyanın en fakir ülkelerindeki kentsel alandarda gerçekleşecek. | TED | معظم هذا التضخم سيحدث في المناطق الحضرية من البلدان الأكثر فقرا في العالم. |
| Bunun yerine, Amira komşu ülkelerde Amman veya Beyrut gibi kentsel bir bölgeye gidebilir. | TED | وبدلا من ذلك، بإمكان أميرة الذهاب إلى المناطق الحضرية الى مدن مجاور، مثل عمان أو بيروت. |
| Video: Kargalar bu yeni kentsel çevrede yaşam alanı oluşturmakta oldukça yetenekli hale gelmişler. | TED | فيديو: لقد أصبحت الغربان على درجة عالية من المهارة في لكسب العيش في هذه البيئات الحضرية الجديدة. |
| Çevresel bozulma ile başıboş kentsel yer değiştirmeye mi saplandık? | TED | هل نحن عالقون مع نزوح المناطق الحضرية المتفشي، مع التدهور البيئي؟ |
| Hepiniz potansiyel kentsel korsansınız. | TED | يمكنكم جميعا أن تكونوا جزء من القرصنة المدنية. |
| kentsel korsan eişimin sadece bir Amerikan fenomeni olduğu etkisini bırakmak istemem. | TED | الآن أنا لا أريد أن أترك انطباعا أن القرصنة المدنية مجرد ظاهرة أمريكية. |
| Bu üç yerde de göreceğiniz şey Honolulu, Oakland ve Mexico City'de kentsel hack çekirdeğindeki elementler. | TED | وذلك ما تراه في هذه الأماكن الثلاثة، في هونولولو وفي أوكلاند، وفي مكسيكو سيتي، هي العناصر الأساسية في القرصنة المدنية. |
| kentsel teknoloji, insanlık problemlerini çözmek için kullanıldığından yararlı teknoloji olarak da adlandırılır. | TED | التكنولوجيا المدنية في بعض الأحيان يشار إليها بالتكنولوجيا الخيرة، باستخدام التكنولوجيا لحل المشكلات الإنسانية. |
| Üç bomba aynı yapıdadır ve kentsel alanlarda bulunmaktadır. | Open Subtitles | جميع الثلاث بالمثل والثلاث في مناطق مدنية |
| Şehir hayatında yukarıdan aşağıya araba odaklı bir görüntüyle karşı karşıya olan Jane Jacobs gibi öncüler şöyle dedi: "Bunun yerine insan ilişkilerini kentsel tasarımın merkezine koyalım." | TED | وفي مواجهة الرؤية التي تقودها السيارة من الأعلى إلى الأسفل، قال رواد مثل جين جاكوبس، دعونا بدلاً من ذلك نضع العلاقات الإنسانية في قلب التصميم المدني. |
| Ayrıca binaların silueti; kendi böcekleri, bitkileri ve hayvanları hatta kendi havaları ile özgün, kentsel yaşam alanlarıdır. | TED | بالإضافة أن الأفق تمثل مساكن حضرية مميزة بدرجة كبيرة بما تحتويه من حشرات ونباتات وحيوانات، وحتى الطقس الخاص بها. |
| Bu panellerin altındaki çatıyı bir araya gelinebilecek yerler, ortak alanlar olarak düşündük bu kentsel vahayı yaratacak. | TED | ومن ثم تحت تلك اللوحات كنا نرى السقف مثل المكان الجديد للشعب مزودا بأماكن للتجمع من شأنها أن تخلق واحة حضارية |
| Kaliforniya'nın yayılma hâli kentsel fiziksel yapıyı neredeyse ikiye katlıyor. | TED | النسخة التي يكون فيها زحف حضري في كاليفورنيا تضاعفت فيها المساحات الخضراء وحارات المشي ووسائل النقل العام. |
| kentsel yenileme adı altında zengin arkadaşlarımın cebi dolsun diye Konut İdaresi'nden kaçaklara izin verdiğimizi söyleyen. | Open Subtitles | اصطياد عقار من سلطة الإسكان لصف جيوب أصدقائه القطط السمان كله باسم التجديد الحضاري |
| Bu kentsel ölüm labirentinde fazladan bir saniye bile geçirmek istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد أي ثانية إضافية في هذه المتاهة الحضاريّة الميتة |
| kentsel dönüşüm hakkında konuşmadan önce duraksamama izin verin. | TED | الآن دعوني أن أتوقف للحظة للتحدث عن التحسين. |