| Bilgisayar virüsünü yayan ve konsolosluğa tehdit e-postalarını gönderen IP adresini bulduk. | Open Subtitles | لدينا العنوان الإلكتروني الذي أطلق فيروس الحاسوب ورسائل التهديد الإلكترونية ضد القنصلية. |
| Haftada bir konsolosluğa muhafız posta gezisi dışında, karayla bağlantı yok. | Open Subtitles | لا إتصال مع الشاطئ فيما عدا رحلة بريدية تحت الحراسة إلى القنصلية مرة كل إسبوع |
| Önce konsolosluğa bildireceğiz. | Open Subtitles | أقول يجب أن نرفع عنه تقرير على أي حال إلى القنصلية اليابانية |
| Bana Başpiskopos Sekreteri ile görüşeceğini sonra da konsolosluğa gideceğini söyledi. | Open Subtitles | قالت بأنها ستقابل رئيس الأساقفة ثم ستتوجه للقنصلية بعد ذلك |
| konsolosluğa dönmenin en hızlı yolu ama bu yokuştan nefret ediyorum. | Open Subtitles | هذا هو أقصر طريق للقنصلية لكني أكره هذه التلة |
| Başta Kültür Bakanlığında görevliymiş. Sonrasında konsolosluğa geçmiş. | Open Subtitles | المرّة الأولى في وزارة الثقافة، وبعد ذلك هنا في القنصليّة. |
| konsolosluğa gitmeliyim. Burada ne yapıyorsun? | Open Subtitles | أنا يجِب أن أصل إلى القنصلية ماذا نَفعل هنا؟ |
| Bu gece konsolosluğa bizim saldırdığımızı kanıtlamak istiyorlar. | Open Subtitles | يريدون دليلاً أننا هاجمنا القنصلية اليوم |
| konsolosluğa yapılan saldırı hakkında bizi hâlâ sıkıştırıyorlar mı? | Open Subtitles | إذاً لازالوا يضغطون علينا بشأن الهجوم على القنصلية الصينية؟ |
| 45 dakikaya konsolosluğa varmış oluruz. | Open Subtitles | يجب أن نتمكن من الوصول إلى القنصلية خلال 45 دقيقة |
| Özel Birlikler, konsolosluğa girmek için plan yapsınlar. | Open Subtitles | اجعلى قسم العمليات الخاصة يرسموا خطة لدخول القنصلية |
| Başkan Yardımcısı'na, konsolosluğa zorla girme kozunu vermek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أعطى نائب الرئيس خيار دخول القنصلية بالقوة |
| Minibüsü al, aileyi konsolosluğa götür. | Open Subtitles | خذا الحافلة وإصطحبا عائلتهُ إلى القنصلية |
| Önce sizi ağaçların arkasındaki ormanın diğer tarafındaki konsolosluğa götürmem gerekiyor. | Open Subtitles | ... سأجلبك أولا إلى القنصلية ... التيما بعدالأشجار... ... على الجانب الآخر من الغابة لذا، يجب أن تدور حول |
| Önce sizi ağaçların arkasındaki ormanın diğer tarafındaki konsolosluğa götürmem gerekiyor. | Open Subtitles | ... سأجلبك أولا إلى القنصلية ... التيما بعدالأشجار... ... على الجانب الآخر من الغابة لذا، يجب أن تدور حول |
| konsolosluğa dönmenin en hızlı yolu ama bu yokuştan nefret ediyorum. | Open Subtitles | هذا هو أقصر طريق للقنصلية لكني أكره هذه التلة |
| Şimdi de büyükanne kızı konsolosluğa getirdi, ve ayrılmayı reddediyor. | Open Subtitles | والآن الجدة أحضرت الفتاة للقنصلية وترفض الرحيل |
| Hadi, neden oturup önce Renata'nın konsolosluğa niye gittiğini anlatmıyorsunuz? | Open Subtitles | هيا, لما لا تجلس وتخبرني لماذا ذهبت ريناتا للقنصلية منذ البداية؟ |
| 1949 sayısı da torbanın hangi konsolosluğa ait olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | الرقم "1949" يُشير إلى أيّ حقيبة بالضبط في تسلسل القنصليّة. |
| Hayır. konsolosluğa gitmemişler. | Open Subtitles | لا، لقد بحثنا عنهما في القنصليّة. |
| konsolosluğa bir kaç arama yaptım. | Open Subtitles | قمت ببعض المكالمات الى القنصليه |
| - Ve Ankara'daki yetkililer derhal-- - ...konsolosluğa götürülmeni ister. | Open Subtitles | (بمجرد حدوث ذلك ، المسئولين في (أنقرة سيُصرون على الفور على نقلي إلى السفارة التركية |