| Yıllarca yanında taşıdığın o Kriptonit parçasını hatırlıyor musun? | Open Subtitles | تذكر أن قطعة من كريبتونيت هل يتم حولها لسنوات؟ |
| Kriptonit kalıpları vardı, Lionel'ın kasasında olan cinsten. | Open Subtitles | إنهم يملكون قوالب كريبتونيت مثل التي في خزانة ليونيل |
| Kırmızı Kriptonit Superman'i mutasyona uğratıp... | Open Subtitles | الكريبتونايت الأحمر يحول سوبرمان إلى شئ غريب |
| Sence Kriptonit bu gemiyi yok edebilir mi? | Open Subtitles | أتعتقد أن الكريبتونايت يمكنه تدمير السفينة |
| Yanlış benzetme. Kriptonit öldürür. | Open Subtitles | تشبيه خاطئ ، كريبتونايت المبيدة |
| Bu görüntü, aşırılıkçılar için bir Kriptonit. | TED | تعدّى هذه الصورة مثل الكريبتونيت بالنسبة للمتطرفين. |
| Süper güçlerimi kullanmamı durdurmak için kafamın içine Kriptonit koydu. | Open Subtitles | لقد وضع حجر الكريبتون بداخل رأسي لمنعي من استخدام قدراتي الخارقة |
| Bu Kriptonit, Superman. Eski memleketinden küçük bir hatıra. | Open Subtitles | إنه كريبتون سوبرمان تذكار صغير من مكان ولادتك القديم |
| Galiba atmosfere Kriptonit yerine kurşun saçmasını sağlayabilirim. | Open Subtitles | وأعتقد أنه يمكنني تحويله لإشعاع الغلاف الجوي مع الرصاص بدلا من كريبتونيت |
| Kriptonit normalde elementlerin en kararlısıdır. | Open Subtitles | كريبتونيت هو عادة الأكثر استقرارا من العناصر. |
| Kriptonit gazından oluşan radyoaktif bir bulut yayılacak. | Open Subtitles | أنها ستعمل ترسل سحابة مشعة الغاز كريبتونيت. |
| Metallo'nun Kriptonit kalbindeki bozulma oranı yavaş yavaş artıyor. | Open Subtitles | كريبتونيت القلب فلزية، فإن معدل من تسوس يمر فوق. |
| Sence Kriptonit bu gemiyi yok edebilir mi? | Open Subtitles | أتعتقد أن الكريبتونايت يمكنه تدمير السفينة |
| Esas haritayı Kriptonit korusa da taşı elime aldım. | Open Subtitles | بالرغم من أن الكريبتونايت كان يحرس الخريطة الأساسية أمسكت بالحجر |
| Biliyorum Kriptonit seni biraz etkiledi ama söylediklerin tamamen yanlış değildi . | Open Subtitles | أعرف الكريبتونايت قد تحرفك عن الطريق قليلاً لكنك لم تكن مخطئاً |
| Chloe'nin kırmızı bir Kriptonit yüzüğü vardı. | Open Subtitles | تحتفظ كلوي بخاتم كريبتونايت أحمر هنا |
| Tabii eğer adam Kriptonit'ten etkilenmemişse. | Open Subtitles | إلاّ إذا كان الرجل مصاب بالـ"كريبتونايت" |
| Bilmiyorum, güçsüz düşmedim demek ki Kriptonit değildi. | Open Subtitles | لا أعرف، لم أكن ضعيفاً، حتى أنه ليس "كريبتونايت" |
| Sana söylemistim. Bu Kriptonit. Sizin gezegenden küçük bir hatira. | Open Subtitles | لقد أخبرتك، إنه الكريبتونيت يا سوبرمان هدية من كوكبك |
| Eğer içinde Kriptonit olsaydı, şu an burada olamayacaktım. | Open Subtitles | لو ظل الكريبتونيت موجوداً هناك ماكنت هنا الآن |
| Süpermen'in en büyük zayıflığı kendi gezegeninden gelen Kriptonit. | Open Subtitles | نقطة ضعف سوبر مان الاكبر هي حجر الكريبتون القادمة من كوكبه |
| Tıpkı kafasına mızrak saplanmış süper balina gibi kafasındaki Kriptonit gizemi hala devam ediyor. | Open Subtitles | مثل الحوت الضخم الذي غرس الرمح برأسه انه يمتلك سر حجر الكريبتون في رأسه |
| Göz bebekleri benim için Kriptonit taşı gibidir. | Open Subtitles | حدقات العين مثل حجر كريبتون بالنسبة لي - إقتباس من مسلسل سوبرمان - |
| Serum Kriptonit bombaya yaklaştığındaysa aynen benim kanım gibi reaksiyon gösterdi. | Open Subtitles | عندما المصل أقترب من القنبلة الكريبتونية ردت فعلها كانت نفس ردت فعل دمي |
| O zaman laboratuvardan sentetik Kriptonit'imizi tam tersi bir bileşime çevirmesini isteyeceğim. | Open Subtitles | في تلك الحالة, يبدأ المختبر بعمليات عكسية المركب الكيميائي للكريبتون الصناعي |