| Şansıma kasabanın şerifleri namlı bir hırsızı farkemeyecek kadar dünyayı kurtarmakla meşgullerdi | Open Subtitles | لحسن حظّي فإنّ إنقاذ العالَم يشغل مأموري البلدة عن ملاحظة لصّ عاديّ |
| Sıcak banyo ve omlet hazırlamak 5 yaşında bir çocuğun hayatını kurtarmakla karşılaştırılabilir mi? | Open Subtitles | تعنين أن إعداد الحمام الساحن والعجة يتساوى مع إنقاذ حياة طفل فى الخامسة من عمره |
| İnsanları onlardan kurtarmakla o kadar meşguldüm ki hiç bu açıdan bakmamıştım. | Open Subtitles | أظنني كنت مشغولاً بإنقاذ الناس منهم، ولم أنظر للأمور من هذه الزاوية. |
| Bunu savunabilirim. Bu artık kendimizi kurtarmakla ilgili değil. | Open Subtitles | لا يمكنني الحوول دون ذلك لم يعد الأمر يتعلق بإنقاذ أنفسنا |
| Superman bile bu olayı kaçırdı. Bu kaltağı kurtarmakla meşguldü kendileri. | Open Subtitles | حتى سوبرمان فاته ذلك لقد كان منشغلا في انقاذ هذه المرأة |
| Bu evliliği kurtarmakla ilgili, bir şans varsa, mahvettin. | Open Subtitles | لقد قمتي بالقضاء على أي فرصة لإنقاذ هذا الزواج |
| Ben, koşulsuz sevgi ve saygının sadece insan yaşamını kurtarmakla kalmayıp onu dönüştürebileceğinin de bir kanıtıyım. | TED | انا دليل، الحب غير المشروط والاحترام ليس بأمكانه فقط أنقاذ حياة ولكن بأمكانه تغيير حياة |
| Yağmur ormanı kurtarmakla, sandaletini geri dönüştürmekle falan meşguldür. | Open Subtitles | هو مَنْ يريد إنقاذ الغابات الإستوائية . أو إعادة تدوير أحذيته القديمة أو أي هراء مثل هذا |
| Bu, birinin ruhunu kurtarmakla ilgiliydi. Yaptığım şey buydu ve sen onun bir parçası değildin. | Open Subtitles | كان هذا عن إنقاذ روح هذا ما أفعله و أنت لست جزءاً منه |
| Bak sen. Dünyayı kurtarmakla o kadar meşgulsün ki kendi evliliğini bile kurtarmaktan acizsin. | Open Subtitles | حسناً، إذا لم تكن هذه هي المرأة المشغولة جداً بإنقاذ العالم أكثر من إنقاذ زواجها |
| Zamanında verseydin tavsiyen işime yarardı ama yine babanı kurtarmakla meşguldün. | Open Subtitles | تعلمون جيدا، وأنا يمكن لقد استخدمت هذه النصيحة، ولكن كنت خارج إنقاذ والدك مرة أخرى. |
| Hülâsâ, Dünya gezegenini kurtarmakla ilgili bütün o saçmalıklar asıl sorun o değil. | Open Subtitles | لذا كل هذه الأمور حول إنقاذ كوكب الأرض، ليست تلك المشكلة. |
| yapmasaydım, sen ölmüş sen de sahil korumasına katılıp aptal balinaları kurtarmakla meşgul olurdun. | Open Subtitles | ،إن لم أرسلها كنت الآن ميتاً وأنت منظم إلى خفر السواحل أو إنقاذ الحِيتان الغبية |
| Haftanın yedi günü dünyayı kurtarmakla meşgulüm. | Open Subtitles | حسناً، سبعة أيام فى الإسبوع وأنا مشغولة بإنقاذ العالم |
| Sedyeci hayat kurtarmakla yükümlü, tehlikeye atmakla değil. | Open Subtitles | يفترض أن يقوم حامل النقّالة بإنقاذ الحيوات وليس تعريضها للخطر |
| Bu yüzden,Stark milyonlarca insanın,yaşamını kurtarmakla ilgilenmedi. | Open Subtitles | لذا ستارك ليس مهتم بإنقاذ حياة البلايين من الناس |
| Bu insanların hayatlarını kurtarmakla hiçbir ilgisi yok. | Open Subtitles | لا علاقة للأمر بإنقاذ هؤلاء الناس الأمر يتعلق بك |
| Babam hep dünyayı kurtarmakla meşguldü. | Open Subtitles | عندما كانت متزوجة من ابى كان دائم التنقل من اجل انقاذ العالم |
| ...helikopterdeki adamlarımı kurtarmakla yerdeki o adamları kurtarmak arasında. | Open Subtitles | بين انقاذ رجالي على المروحية , أو انقاذ الرجال على الأرض |
| Ve sonuç olarak sadece senin hayatını kurtarmakla kalmadı... bana özgürlüğümü vermiş oldu. | Open Subtitles | ولمْ يؤدِّ ذلك لإنقاذ حياتك فحسب بل لمنحي حرّيّتي أيضاً |
| Zavallı bir kızı kurtarmakla her şeyin değişeceğini mi sanıyordun? | Open Subtitles | هل أعتقدت أن أنقاذ شخص واحد سيغير أى شىء فى الأمور؟ |
| Yani dul ve yetimleri kurtarmakla, ...dünyamızı yaşanacak bir yer haline getirmekle meşgul olmadığın zamanlarda? | Open Subtitles | أعني، عندما لا تكون مشغولاً بانقاذ الأرامل والأيتام وجعل عالمنا مكان أفضل للاقامة. في الأراضي الواسعة. |