| Çok çalıştım ve sanırım bu hayal kırıklığından kurtulma vakti geldi. | Open Subtitles | هذا عمل صعب واظن انه قد حان الوقت للتخلص من الاحباط |
| - Domuzlardan kurtulma zamanı. - Bunu yapamazsın. | Open Subtitles | ـ لقد حان الوقت للتخلص من هؤلاء الخنازير ـ أنت لا يمكنك فعل ذلك |
| Her iki gruptan hastalar için B hastanesi daha iyi kurtulma oranına sahipken A hastanesi genelde nasıl daha iyi bir kurtulma orana sahip olabilir? | TED | إذاً كيف أظهرت الإحصائيات أن مشفى أ أفضل في نسبة النجاة الكلية إذا كان مشفى ب قد حصل على نسبة نجاة أعلى في كل المجموعتين؟ |
| Hayatım ondan kurtulmak üzerineydi ve ondan kurtulma konusunda takıntılıydım. | TED | أصبحت حياتي حول التخلص منها ، والتفكير المهووس حول التخلص منها. |
| Hâlâ bu işten kurtulma şansın varken şu çantayı bana ver. | Open Subtitles | أعطيني الحقيبة بينما لا تزال لديكِ فرصة للخروج من هذه الورطة. |
| - Ağrıdan kurtulma isteği psikiyatrik rahatsızlık emaresi değildir. | Open Subtitles | ليست الرغبةُ في الخلاص من الألم علامةً على المرض العقلي |
| Bir terörist saldırısından kurtulma anlamına gelen dört harfli kelime neydi? | Open Subtitles | ما هي الكلمة المكونة من 4 أحرف للنجاة من هجوم إرهابي؟ |
| Yani, içinizde birinin benden kurtulma gibi bir fikri varsa... başka planlar yapmasını tavsiye ederim. | Open Subtitles | لذا فأن كانت هناك خطط للتخلص مني أقترح أن تعدلوها |
| Çizikler... kurtulma çabalarıyla uyumlu. | Open Subtitles | كما أن هناك خدوش تدل علي المقاومة للتخلص من وضع الشنق |
| Sıkı bir zehirden kurtulma programına başlamalıyız. | Open Subtitles | علينا البدء في برنامج ضخم للتخلص من السموم |
| Teknik olarak cesetleri atıyor diyemeyiz cesetlerden kurtulma yöntemi. | Open Subtitles | فعليا,هو ليس مكان للرمي إنه وسيط متنقل للتخلص |
| 2,5 - 3 milyon insan, kurtulma oranı % 50. | Open Subtitles | من إثنان ونصف إلا ثلاثة ملايين شخص نسبة النجاة خمسين بالمائة |
| Ameliyatla kurtulma şansımın, sadece %25 olduğunu söylediler. | Open Subtitles | أوضح أنه لدي 25 بالمئه فرصة النجاة من العملية |
| Diğerlerinin istatistiksel olarak kurtulma şansları daha yüksek. | Open Subtitles | إحصائياً، هناك آخرون لديهم فرص أكبر في النجاة |
| İşte burada çocuktan kurtulma isteğinin ortaya çıktığını açık bir şekilde görebiliyoruz. | Open Subtitles | يمكننا أن نرى بوضوح هنا فكرة التخلص من الطفل قد تطورت |
| Yani bu "Rachel'ın dokunduğu her şeyden kurtulma" satışı. | Open Subtitles | إذن هو معرض التخلص من كل شيء لمسته رايتشل |
| Ne kadar popüler bir cesetten kurtulma alanıymış. | Open Subtitles | منذ أسبوع لعشر أيام يبدو أنها أرض التخلص من الجثث لهؤلاء الرجال |
| Yani bu Konfüçyus geleneğinden gelen kendimi suçlama tuzağından kurtulma ve anne-babamla ilişkimi yeniden başlatma konusunda benim aracım İncil oldu. | TED | لذا أصبحت أداتي للخروج من مصيدة الذنب الكونفوشيوسي وأيضا لاستئناف علاقتي مع والدي |
| O güzel arkadaşlarınızı ve kurtulma ümitleriniz toplayın ve İskoçya'ya geri dönün. | Open Subtitles | لِمي أصدقائك الرائعين وتمني الخلاص وأرجعي إلى سكوتلندا |
| Yüzde 60 kurtulma şansı vermelerinin anlamı bu. | Open Subtitles | هذا ما يعنيه عندما يقولون أن هناك احتمالية نجاة 60 بالمئة |
| Hayatta kalıp bu cehennemden kurtulma umuduna sımsıkı tutunarak. | Open Subtitles | التعلق بالامل للنجاة للنجاة من هذه الجحيم |
| Onlardan tamamen kurtulma şansına sahibiz. | Open Subtitles | هذه فُرصتنا لكي نتخلص منهم - يًُمكننا التبرير باى وسيلة تريدونها - |
| Kocana benden kurtulma planlarını unutmasını söyle yoksa benim elimi zorlamış olur. | Open Subtitles | أخبري زوجك بأن ينسى خطته للتخلّص منّي وإلا سيجبرني على فعل ما لا أريد |
| Kartondan kurtulma vakti mi? Nasıl? | Open Subtitles | حان وقت ازالتها عن الكرتون؟ |
| Kapı dışarı edilmiş, sokağa atılmış ve seks işçiliğinden kurtulma yolundaki son umudu da elinden alınmış olacak. | Open Subtitles | لذا تخرج وتعود للشارع مجردة من فرصتها الوحيدة للخلاص نهائياً من أن تكون عاملة جنس |