| Tabii ki kutunun içinde yemek var. Başka türlü bu kadar azimle çekmezlerdi. | TED | وبالتأكيد فهناك طعام في الصندوق. وإلا لما سحبوه بقوة. |
| kutunun içinde güvende kal, böylece bana hiçbir şey olmaz. | Open Subtitles | سأبقى بأمان في الصندوق حتى لا يحدث لي شئ |
| Evet de ben bir kutunun içinde tıkılıp kalmıyorum. Ne? | Open Subtitles | أجل ، حسنا أنا لست محبوسا في صندوق ماذا ؟ |
| Çocuklarımız bir kutunun içinde okula gitmek için 181 günlerini harcıyorlar. | TED | يقضي أطفالنا 181 يوماً في الذهاب لمدارس في صندوق. |
| Evet ama gümüşün içine hapsedilip iletişim gücü kutunun içinde kurşun tarafından bastırılırsa o zaman gerçekten güçsüz olur. | Open Subtitles | أجل، لكن إذا ما تم أحتوائه بإستخدام الفضة وقوتهة الأنتقالية فُصلت بأستخدام الرصاص داخل الصندوق حينها سيصبح بلا قوة. |
| kutunun içinde ne olduğunu biliyorum. Fry kadar aptal oldum. | Open Subtitles | أعرف ما بداخل الصندوق لقد كنت أحمق كفراي |
| Tamam, faturası kutunun içinde olacaktı. | Open Subtitles | لا بأس، أظن الإيصال كان في العلبة. |
| Senin ellerin kutunun içinde sıkışıyor çünkü hayvan gibi ittiriyorsun. | Open Subtitles | تنحشر يدك في الصندوق لأنك تدخلها كالحيوان |
| Eğer bunu 3:00'a kadar yaparsak, kutunun içinde 10 saat eder. | Open Subtitles | إذا أتممنا هذه بحلول الساعة الثالثة هذا يعني قضاء عشر ساعات في الصندوق |
| Zift. Elmasların olduğu kutunun içinde. | Open Subtitles | . الزفت , في الصندوق الذي يحتوي على الماس |
| Çaldıkları kutunun içinde ne vardı? | Open Subtitles | ما الذي كان في الصندوق المعدني الذي أخذوه؟ |
| Bu bir bomba değil efendim ama kutunun içinde bir şey var. | Open Subtitles | إنها ليست قنبلة يا سيدي، ولكن هنالك شيئاً في الصندوق |
| Sıfır derece soğukta bir kutunun içinde yaşasaydım, ben de kafayı yerdim. | Open Subtitles | كنت لأتدمر أنا أيضاً صفر درجة مئوية، العيش في صندوق |
| Alt katta, rafların yanında yerdeki kutunun içinde. | Open Subtitles | إنه بالأسفل في صندوق على الأرض قرب المحار |
| Bana da çerçeveli bir kutunun içinde nadir bir kelebek. | Open Subtitles | . حصلت على الفراشة النادرة في صندوق الظلّ |
| Çünkü en nihayetinde, yaptığımız çoğu şey burada, kutunun içinde, sınırlı kaynaklarla oluyor. | TED | لأنه في نهاية المطاف ، معظم ما نقوم به يحدث هنا ، داخل الصندوق ، مع محدودية الموارد. |
| Sınır 6 km uzaklıkta. kutunun içinde ne varsa, artık ülke sınırları içinde. | Open Subtitles | الحدود تبعد 4 اميال ، مهما كان بداخل الصندوق اصبح بداخل الدولة |
| Sen ona ulaşıyorsun, ellerin kutunun içinde sıkışıyor. | Open Subtitles | تصل إليه تنحشر يدك في العلبة |
| Metal bir kutunun içinde ateş etmekten daha mantıklı değil mi? | Open Subtitles | هذا أكثر منطقية من إطلاق النار داخل صندوق حديدي, أليس كذلك؟ |
| Bir kutunun içinde bile eğlenebiliriz. | Open Subtitles | نحن بامكاننا التمتع في مربع , لايهم |
| Her vardiyanın sonunda masalardaki para kilitli bir kutunun içinde en alt kattaki muhasebeye indiriliyor. | Open Subtitles | الرئيس ينزل النقد إلى لمكان التجميع فى صندوق مغلق ومرة كل يوم كل النقد ينقل أسفل إلى غرفة العد |
| Yine de ne yaparsak yapalım bizim gibi insanlar asla kutunun içinde tatmin olmuyor. | Open Subtitles | ...ومع ذلك ...مهما فعلنا الأشخاص أمثالنا لا يشعرون حقاً بالرضا داخل الصناديق |
| Gelip bu kutunun içinde mi takılsam diye düşünüyordum, huh ? | Open Subtitles | تأتي أوقاتهم في هذا المربع لبضع ساعات، هاه؟ |
| O kutunun içinde nedenini söyleyebilecek herhangi bir şey var mı? | Open Subtitles | هل هنـاك شيء بالصندوق قد يخبرنا عـن السبب |
| kutunun içinde. | Open Subtitles | مع عجلة الزمن الذهبيّة. |
| kutunun içinde küçük topların rastgele aşağı düşeceği dar tüneller var, sağa ya da sola veya sola, vs. | TED | داخل هذا اللوح توجد أنفاق ضيقة تسقط من خلالها الكرات الصغيرة بعشوائية، تذهب يمنة أو يسرة، أو يسرة، إلخ. |
| İtiraf edeyim, şu kutunun içinde ne olduğunu merak etmiyor da değilim. | Open Subtitles | أنا أعترف ، لدي فضول أن أعرف ما الذي بداخل هذا الصندوق |
| İstediğin her şey bu küçük kutunun içinde. | Open Subtitles | كل شيئ أردت معرفته يوجد بهذا الصندوق الصغير؟ |