| Herkes bağış kutusundaki ikinci ellerden daha iyisini hak eder anne. | Open Subtitles | الجميع هو جيد جدا لناحية لي هبوطا في مربع الفقراء، ماما. |
| Bağış kutusundaki ikinci el kıyafetleri giymek için fazla kibirlisin. | Open Subtitles | أنت فخور جدا لناحية لي هبوطا من مربع الفقراء. |
| Arıza sebebiyle Calvin'in kutusundaki hava basıncı ve sıcaklık değerleri değişti. | Open Subtitles | مما تسبب في تغيير مؤقت فى ضغط الهواء في صندوق كالفن |
| Ses kutusundaki baskıyı azaltmak için paletleri kaldırmayı denedim, ama bir duyguya çarpmış olabilirim. | TED | حاولت رفع المنصات لخفض الضغط في صندوق الصوت، ولكن من الممكن انني اصبت خيط القلب |
| Oh, bir de kuru üzüm kutusundaki kız için düşündüğüm ahlaksız düşünceler için beni affet. | Open Subtitles | وسامحني على الأفكار الغير نقية بشأن الفتاة في علبة الحلوى |
| Yedek takım kutusundaki morfini getir! | Open Subtitles | تخلّص من المورفين بالصناديق الطبيه الأضافيه |
| Ama biliyor musun, altı üstü bir sandalye ve kutusundaki resimdeki gibi duruyor. | Open Subtitles | لكنك تعرف لماذا؟ فمن كرسي. يبدو مثل الصورة على مربع. |
| Hatta bana da aptal kutusundaki aptal demiştin. | Open Subtitles | ط ط ط-هم. وأعتقد أنك دعوتني احمق على مربع احمق. |
| Bu piçe yapabileceğimiz tek şey ölüm kutusundaki otostopçuyu kazara öldürdüğünden dava açmak olur. | Open Subtitles | نعم، الطريقة الوحيدة لنقبض عليه هي قتل بالسيارة لتلك المسافرة في صندوق الموت |
| surada bir adam büyülenmis bir sekilde müzik kutusundaki plaklarin çevirilmesini izliyor. | Open Subtitles | هناك رجل يبدو مسحور بتقليب الأغاني في صندوق الموسيقى |
| Bakın ne diyeceğim? Babamın gelen kutusundaki sigorta raporlarını bulmaya çalışabilirim. Her şeyi saklar. | Open Subtitles | يمكني محاولة إيجاد تقرير التأمين لأبي في صندوق بريده ، إنه يبقي كل شيء |
| Herkes bağış kutusundaki ikinci ellerden daha iyisini hak eder anne. | Open Subtitles | الجميع يستحقون افضل مما يوجد في صندوق الاشياء المستعملة ، امي تريدين ان تغني تلك الاغنية مجددا ؟ |
| Şu ayakkabı kutusundaki yarı yenmiş kuş da kimin? | Open Subtitles | لمن ينتمي هذا الطائر النصف المأكول في علبة الأحذية؟ |
| Eğer bize gelmek istersen, ayakkabı kutusundaki sincabımı görebilirsin. | Open Subtitles | ،إذا أردّت القدوم لمنزلي فلديّ سنجاب في علبة أحذية |
| Gevrek kutusundaki hediyeyi bulmaya çalışmak gibi. | Open Subtitles | يذكّرني هذا بالبحث عن الجائزة في علبة حبوب الإفطار |
| Yedek tıbbi takım kutusundaki morfini getir! | Open Subtitles | تخلّص من المورفين بالصناديق الطبيه الأضافيه |