| Ne olursa olsun, en sonunda kutuyla oynamaya başlayacak. | Open Subtitles | نص الأوقات ينتهي به الحال باللعب بالصندوق |
| Her müzisyen, dış kısmı enstrümanıyla eşleşen ve aslında onu içeren kutuyla biten bağlantılı bir diziyi izler. | TED | يتبع كل موسيقي نسقا مرتبطا ببعضه يبدأ بالصندوق الذي يتطابق غلافه مع الأداة وينتهي بالصندوق الذي يحتوي على الأداة بالفعل |
| kutuyla yapılacak hiçbir şeyin olmadığını varsayalım, Jake. | Open Subtitles | فلنفترض أنه لا علاقة ! له بالصندوق, يا جايك |
| Bir keresinde hamamdan çıplak kaçtığımda üstümü bir kutuyla kapatıp eve gitmiştim. | Open Subtitles | ..بالسابق، عندما هربت من الحمام المعدني ذهبت للمنزل وأنا استر جسمي بصندوق |
| Bu kutuyla FBI'ın postalarını bile okurlar. - Ya da CIA'in. | Open Subtitles | هذا مثل بصندوق بالتأكيد، الفيدرالى للمكتب الإلكترونى البريد تقرأ ان تستطيع |
| Tüm bunlarin bir plastik kutuyla ne ilgisi var? | Open Subtitles | -ما علاقة كلّ هذا بالعُلبة البلاستيكيّة؟ |
| Buzun içinde yolumuzu açarak lanet olası kutuyla birlikte uçağı bulduk. | Open Subtitles | فتحنا ممراً بالمتفجرات عبر الجليد وعثرنا عليها مع ذلك الصندوق اللعين |
| Olumlu. Şüpheliyi kutuyla birlikte gördüğümü onaylıyorum. | Open Subtitles | أنا أرى المشتبه به حاملا العبوة |
| Kedileri kurtarmak için kutuyla birlikte kaçıyor. | Open Subtitles | وتجرى بالصندوق لتنقِذ القطط. |
| Hiçbir insanoğlu kutuyla denenmedi. | Open Subtitles | لم يختبر بشري بالصندوق |
| Bu zamana kadar kimse kutuyla denenmedi. | Open Subtitles | لم يختبر بشرى بالصندوق |
| O kutuyla buradan çıkamazsın. | Open Subtitles | انت لن تخرج من هنا بالصندوق. |
| kutuyla beraber döneceğim. | Open Subtitles | .سأعود لك بالصندوق |
| kutuyla beraber gitmene izin veremem. | Open Subtitles | .لن ادعك تذهب بالصندوق |
| O zaman kutuyla ne yapacaklar? | Open Subtitles | ماذا سيفعلان بالصندوق إذاً؟ |
| Hayır, bana kalırsa kutuyla çok iyi vakit geçiriyorlar. | Open Subtitles | -كلا، أعتقد أنه بصدق مستمتع بالصندوق . |
| dedi. 15 dakika sonra, Olimpiyat halkalarına benzeyen bir kutuyla geldi. | TED | ثم بعد مرور خمسة عشر دقيقة، خرجت بصندوق فيه دونتس على شكل حلقات الأولمبياد. |
| Ivır zıvırını kara kutuyla korudum. Kocaman bir kara kutu. | Open Subtitles | ،لقد غطيت عانتك بصندوق أسود صندوق أسود كبير، على الرحب والسعة |
| Marcia bana küçük bir kutuyla ilgili bir anısından bahsetti. | Open Subtitles | (مارشا) أخبرتنى عن ذِكرى راودتها تتعلَّق بصندوق صغير. |
| Robin Hood az önce bir adamımı tahta bir kutuyla alaşağı etti. | Open Subtitles | , (غيسبون) . (روبن هود) أوقع أحد رجالي بصندوق خشبي |
| Tüm bunların bir plastik kutuyla ne ilgisi var? | Open Subtitles | -ما علاقة كلّ هذا بالعُلبة البلاستيكيّة؟ |
| Neokorteksi, eski beynin üstündeki kutuyla temsil edelim. | TED | و سأستعرض القشرة الدماغية الحديثة هنا, من خلال هذا الصندوق الملتصق في أعلى الدماغ القديم. |
| Tekrar ediyorum, şüpheliyi kutuyla birlikte gördüğümü onaylıyorum. | Open Subtitles | أكرر، أنا أرى المشتبه به حاملا العبوة |