| Bunun mümkün olmadığını düşünüyorum çünkü o bir bilgisayar çipi takıyordu. | Open Subtitles | أظن أنّ هذا غير ممكن لأنه كان يحمل معه رقاقة كومبيوتر |
| Ve bunun mümkün olmadığını bildiğim için sorumluluktan kaçıyorum efendim. | Open Subtitles | وأعلم أن الأمر غير ممكن ولهذا أبتعد عن صلحياتي سيدي |
| - Bunun gerçekte mümkün olmadığını biliyor. - Ama gene de. | Open Subtitles | ـ إنه يعرف أن هذا غير ممكن ـ لكنه قال هذا |
| Anneme beni bulduğunuzda geride kalan kardeşlerimi yüzüstü bırakıp gitmenin mümkün olmadığını söyleyin. | Open Subtitles | أخبرها أنك عندما عثرت عليّ كنت هنا مع اخوتى الوحيدون الذين تبقوا لى و الذين لا أقبل أبدا أن أتخلى عنهم |
| Onları bunun mümkün olmadığını ve aile izni olmadan okul prensiplerince asprin dahi vermediğimize dair ikna etmeye çalıştım. | Open Subtitles | ولقد حاولت أن أكد لهم أنه ليس ممكنا فسياسة المدرسة تقتضي بأنه حتى إمتلاك حباية أسبرين ليست إلا بعلم الأباء |
| mümkün olmadığını söylüyor beni doğru dürüst tanımıyormuşsun bile! | Open Subtitles | يقول أن هذا مستحيل يقول أنك بالكاد تعرفني |
| Sana mümkün olmadığını söylemiştim. | Open Subtitles | أخبرتك أنه مستحيل |
| Bizi burada bulabilmelerinin mümkün olmadığını söylemişlerdi! | Open Subtitles | لقد قالوا أنه من المستحيل أن يجدوننا هناك |
| Bu nasıl mümkün olabilir? Birçok insan mümkün olmadığını düşünüyor. | TED | كيف يمكن ذلك ؟ يعتقد كثير من الناس أن ذلك غير ممكن أبدا |
| Anketörler adaylığın çılgınca olduğunu kazanmamın mümkün olmadığını söylediler. | TED | أخبرتني استطلاعات الرأي خاصتي أن ترشحي فكرة مجنونة، أن فوزي غير ممكن بأية طريقة. |
| İnsanların bugün mümkün olmadığını düşündükleri bir şey. | TED | وهذا أمر يعتقد الناس حاليًا أنه غير ممكن. |
| mümkün olmadığını biliyorum, peki, neden acım artıyor? | Open Subtitles | أعلم بأن ذلك غير ممكن ولكن لماذا يزداد الألم للأسوأ ؟ |
| Bana delirdiğimi, bana bunun mümkün olmadığını söyle. Söyleyebileceğimden emin değilim. | Open Subtitles | أخبرني أنني مجنونه.أخبرني ذلك غير ممكن.لست متأكدا |
| Sonra seninle tanıştım ve bunun senin için mümkün olmadığını söyledin. | Open Subtitles | و بعدها التقيت بك، و قلت لي أنه غير ممكن بالنسبة لك |
| mümkün olmadığını biliyorum ama burayı tarif etti. | Open Subtitles | أعرف أن هذا غير ممكن لكن هذا هو المكان الذى وصفه |
| Ona, beni bulduğunuzda bu köprüde görev yaptığımı, yanımda geri kalan diğer kardeşlerimin olduğunu ve onları terk etmemin asla mümkün olmadığını söyleyin. | Open Subtitles | أخبرها أنك عندما عثرت عليّ كنت هنا مع اخوتى الوحيدون الذين تبقوا لى و الذين لا أقبل أبدا أن أتخلى عنهم |
| Ben mümkün olmadığını söylüyorum. | Open Subtitles | انا اقول هذا ليس ممكنا |
| Onlara mümkün olmadığını söyledim. Çocuğun yok. | Open Subtitles | أخبرتهم أن هذا مستحيل فأنت ليس لديك أطفال |
| Onu geri kazanmamın mümkün olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | ولكنني أعرف أنه من المستحيل أن أسترجعها |