| Sıcak bir Ekim sabahı Mandalay'da gece treninden indim, Burma'nın eski kraliyet merkezi, şimdi Myanmar. | TED | في صباح حار من أكتوبر ترجلت من القطار الليلي في ماندالاي العاصمة القديمة الملكية لبورما والتي تُعرف الآن بـ ميانمار | 
| Ona kanıt bölümünden gelen Mandalay olduğunu söyleyeceğim hızlıca bir bakmasını sağlayacağım kutunun kapağını kapatacağım ve oda bunu torbaya koyacak. | Open Subtitles | أقول إنها ياقوتة ماندالاي عاد لتوها من الادلة القي نظرة سريعة عليها تغلق غطاء الصندوق، تضعه في الحقيبة | 
| Japon kuvvetleri şiddetli yağmur mevsimine rağmen Burma kenti Mandalay'a doğru ilerleyişini sürdürüyor. | Open Subtitles | على الرغم من الأمطار الغزيرة، الجيش الياباني تواصل اختراق في ولاية شان في بورما الى ماندالاي. | 
| Bekle, bekle. Bu Jesse Mandalay değil. Saçlarını beyaza boyamış Derek. | Open Subtitles | لحظة ، هذا ليس (جيسي ماندالاي) هذا (ديريك) مع الشعر الرمادي | 
| Mandalay Otel'de 4.sezonda kalmak hoşuma gidiyor. | Open Subtitles | يعجبني الفور سيزونز, الماندالي. | 
| Sizi görmek istedi fakat Mandalay'e gitmek üzere olduğunuzu söyledim. | Open Subtitles | طلب رؤيتك، لكنّي أخبرتهُ أنّك ستذهب إلى "ماندالاي". | 
| Başkomutan, Mandalay uçağınız kalkmak için hazır. | Open Subtitles | القائد العام، رحلتك إلى "ماندالاي" مستعدّة للمغادرة. | 
| Ben de Phnom Penh ya da Mandalay'a giderim. Tedaviye ihtiyaçları var. | Open Subtitles | "اذاً سأذهب إلى "بنوم بين" أو "ماندالاي هم يحتاجون علاج | 
| Mandalay'e gittik Sfenksi gördük | Open Subtitles | ذهبنا إلي ماندالاي | 
| Burma, Mandalay'de bir hastane çökmüş ve 121 kişi ölmüştü. | Open Subtitles | في "ماندالاي" ، "بورما". توفي 121 شخصاً | 
| İçinde Jesse Mandalay'a ait bir kartvizit dışında hiç bir şey olmayan bir ajanda vardı. | Open Subtitles | كان هناك مخطط لليوم ولكن لم يكتب فيه شيء ولكن كانت هناكَ بطاقة أعمال لرجل اسمه (جيسي ماندالاي) | 
| Rampart Federal 93. cadde şubesi, Jesse Mandalay adına o gün 11:53'te o tutarda yapılmış ödeme belgesini gönderdi. | Open Subtitles | الإستحكام الفيدرالي في الجادّة 93 حوّلت صفقة بهذا الحجم التي قام بها (جيسي ماندالاي) فى الساعة الـ 11: 53 في ذلك اليوم | 
| Derek'in bir kitabının içinde Jesse Mandalay adına bir kart vardı. | Open Subtitles | كان لدى (ديريك) بطاقة لـ(جيسي ماندالاي) مدسوسة بداخل أحد كتبه | 
| Hat kapalıydı. Derek parayı şu Mandalay denen adamdan ödünç almış olabilir. | Open Subtitles | من الممكن أنّ (ماندالاي) هو الشخص الذي أقرض (ديريك) المال | 
| Belki Derek ödemeyi uzun vadede yapmayı düşündü, daha fazla zaman istedi, Mandalay'de onu öldürdü. | Open Subtitles | ربما إعتقد (ديريك) أنّه كان في خطة قابلة للتغيير حيث بحتاج إلى المزيد من الوقت وقتله (ماندالاي) | 
| Banka şu anda Mandalay'in kamera görüntülerini bize gönderiyor. | Open Subtitles | إذن ، يقوم البنك بإرسال ما رصد من لقطات على (ماندالاي) الآن | 
| Sunfire şirketinin bir deniz aşırı hesabı var. Kayıtlardaki tek kişi ise Mandalay. | Open Subtitles | "سن فاير" مرتبط إلى حساب خارجي والشخص الوحيد لتتبّعه هو (ماندالاي) | 
| Birine karşı Jesse Mandalay rolünü oynayabilmek için finans ve yatırım kitapları okuyormuş. | Open Subtitles | وكان يقرأ الكتب عن على التمويل والإستثمار بحيث يمكنه لعب دور (ماندالاي) لشخصٍ ما | 
| Parayı takip edebilirsek, Belki Jesse Mandalay'in ölünesi bir rol olup olmadığını da anlayabiliriz. | Open Subtitles | إذا إستطعنا تتبّع الأموال فربّما يمكننا أن نعرف إذا كان لدى (جيسي ماندالاي) دور ليموت فيه | 
| Evet. Bu Mandalay. Kesinlikle. | Open Subtitles | أجل ، هذا (ماندالاي) مئة بالمئة ، لماذا؟ | 
| Christopher Harlowe, Mandalay Yakutu'nu kaçırmakla suçlanıyor. | Open Subtitles | (كريستوفر هارلو) مُتهم بسرقة هذه الـ "ياقوتة الماندالي" |