| Bir şey söylemek istiyorum çünkü bazılarınız merak ettiği halde... kibarlıktan sormuyor olabilir. | Open Subtitles | أودُ أن أقول شيئاً، لأنني اعتقدُ أن البعض منكم يتساءل ويتهذبُ أكثر ليسأل، |
| Bu, insanların yüzyıllardır cevabını merak ettiği bir soru. | TED | أنها مسألة أساسية يتساءل حولها البشر منذ عدة قرون. |
| Böylece Andrew'in babası öfkesini yönlendirebileceği bir yol buldu. Şimdi, Andrew 'ın merak ettiği bir şey var: | Open Subtitles | إذا وجد والد أندرو طريقة لتوجيه غضبه في هذه اللحظة أندرو يتساءل |
| Onun merak ettiği neden zamanı gerçekte olduğu gibi algılamadığımız. | Open Subtitles | يتساءل لماذا لا نشعر بالزمن بشكل حقيقي كما هو |
| Herkesin herhalde merak ettiği bu fırtınaların niye şimdi çıktığı. | Open Subtitles | ما يجب على الجميع أن يتساءل هو السبب في هذه العواصف التي تحدث الآن. |