| Bunlardan ilki şu an onun için mevcut değil, ve o da bu yüzden bizim en temel dürtülerimize çalışıyor korku ve açgözlülük. | Open Subtitles | الأول غير متوفرة له في الوقت الحاضر لذا إنه يستغل غرائزنا الأساسية الخوف و الجشع |
| Eğer kutularda görmüyorsanız, mevcut değil demektir. | Open Subtitles | ان لم تريها في علب العرض فهي غير متوفرة |
| Fotoğraf mevcut değil. | Open Subtitles | الصورة غير متوفرة. |
| Bu kaynaklar ücra yerlerde mevcut değil. | TED | هذه الموارد ببساطة ليست متوفرة في المناطق النائية. |
| O artık mevcut değil. | Open Subtitles | إنها ليست متوفرة بعد الآن |
| Aramızdakini bozabilecek hiçbir büyü mevcut değil. | Open Subtitles | ما مِنْ تعويذة قويّة كفاية لتفصم ما يجمعنا |
| Aramızdakini bozabilecek hiçbir büyü mevcut değil. | Open Subtitles | ما مِنْ تعويذة قويّة كفاية لتفصم ما يجمعنا |
| Bu parça artık hiçbir yerde mevcut değil. | Open Subtitles | الموسيقى ليست متوفرة بأي مكان |