| fakat hadi şimdi dünyada meydana gelen güç dengesi değişimlerinden bahsedelim. | TED | ولكن دعونا نتحدث عن تحولات السلطة التي تحدث في العالم. |
| Tabiatta meydana gelen çelişkileri anlamak onu bulmamızı sağlayacak. | TED | وتفهمنا لتناقضات التي تحدث في الطبيعة سيساعدنا على إيجاده. |
| Onu savaş değiştirdi meydana gelen tüm o kötü olaylar. | Open Subtitles | أنها الحرب التي غيرته كل تلك الاحداث الفظيعة التي حدثت |
| Seninle cuma gecesi meydana gelen olay hakkında konuşmak istiyorduk. | Open Subtitles | كُنت أُريد أن أُحدثكِ، لمُتابعة الواقعة التي حدثت يوم الجمعة. |
| Bu ürkütücü görünüm orada meydana gelen ölümcül olayları anlatır gibi. | Open Subtitles | هذا المظهر المثير للقلق أكثر من مناسب للاحداث التي وقعت هناك |
| Uyurken meydana gelen beyin dalgalarındaki değişimi anlayabiliyoruz. | TED | يمكننا أن نفهم التغير في الأمواج الدماغية الذي يحدث خلال النوم. |
| Yani bu sinyal, metabolizmanızın bir parmak izini temsil ediyor, mikrobiyomunuzun ve vücudunuzda meydana gelen biyokimyasal işlemlerin. | TED | تعتبر هذه الشارة كبصمة للتمثيل الغذائي الميكروبيوم الخاص بك والعمليات الكيميائية التي تحدث بجسدك |
| Şimdi size okyanusta meydana gelen iklim değişimi olaylarıyla ilgili tartışmaları göstereceğim. | TED | لذلك، سوف أقوم بإثبات ذلك من خلال مناقشة بعض التغيرات المناخية التي تحدث في المحيط |
| Her beş ila on yılda meydana gelen sellerde bu durum olağandışıdır. | Open Subtitles | في الفيضانات التي تحدث كل خمس أو عشر سنوات هذا ظرف غير عادي |
| meydana gelen birçok şey yaşamaya değmez. | Open Subtitles | العديد من الأشياء التي تحدث لا تستحق عناء التجربة. |
| Evrenin içerisinde meydana gelen değişimler, ve başka hiçbir şey. | Open Subtitles | من المتغيرات التي تحدث في الكون ولا شيء آخر |
| Bu doğru. Yine de burada, Oxford'daki kilisemde çok uzaklarda meydana gelen olaylardan yarı kopuk haldeyken bile inancımız zedelendi. | TED | هذا صحيح. مع هذا ها نحن في كنيستي في أكسفورد شبه منفصلين عن الأحداث التي حدثت بعيداً جداً, لكن إيماننا قد تأثر. |
| GP: Yani, bu kriz süresince meydana gelen şeylerin en kötüsü de suçlama oyununa başlamamızdı. | TED | أعتقد أن واحدة من أسوأ الأشياء التي حدثت خلال هذه الأزمة هو أننا بدأنا لعبة اللوم |
| Şimdi, 2016 yılında meydana gelen hackleme ve sızdırma olayına aşina olacaksınız. | TED | الآن، ستكون على دراية بالقرصنة والتسريبات التي حدثت في عام 2016. |
| İşin aslı Sayın Yargıç, meydana gelen olaylar itiraz edilemez. | Open Subtitles | حقيقة الأمر، حضرتكم، أن الحوادث التي وقعت لا يمكن تجاهلها. |
| Sarı noktalar otobüs kazasından beri meydana gelen çözülememiş suçlar. | Open Subtitles | هي النقاط التي لم تحل الأصفر أو نكروديتيد الجرائم التي وقعت منذ حادث تحطم الحافلة. |
| Fakat insanların da feromonlara sahip olduklarını düşünmemizin asıl nedeni bizler büyürken meydana gelen değişiklikler. | TED | ولكن السبب الحقيقي الذي قد يجعلنا نعتقد أن البشر لديهم فيرومونات هو التغيير الذي يحدث ونحن نكبر. |
| Gezegenimizde meydana gelen en muhteşem mevsimsel değişim budur. | Open Subtitles | إنها أكثر التحولات الموسمية سحراً من أي رقعة أخرى على الكوكب |
| Taa ki son zamanlarda meydana gelen bir kaza beni, dünyaya ifşa etmeye zorlayana kadar. | Open Subtitles | حتى أجبرتني حادثة مؤخراً .على أن أكشِفَ عن نفسي للعالم |
| Ama omuriliğinde meydana gelen ciddi hasar sonucu bir daha yürüyememişti." | Open Subtitles | و لكن الإصابات البالغة التي لحقت بحبله الشوكي جعلته غير قادر على المشي مجددًا |
| Sonra bu sabah uyduda meydana gelen arıza... - Ne arızası? | Open Subtitles | وهنالك ذلك العطل باقمر الصناعي والذي حدث في وقت سابق |
| meydana gelen, kötü her şey hayatta kalmaya, kendisini korumaya çalışışının... | Open Subtitles | ربما... كل شيء سيء حدث نتيجة لأنه يحاول أن يحيى، |