| İspanya için ölümü göze aldım, savaşı biz kazandık şimdi zaferin meyvelerini topluyoruz. | Open Subtitles | أنا جازفت بحياتي لأجل إسبانيا ، و قد ربحنا الحرب و الآن نحن نجمع ثمرة النصر |
| Her gün akşam yemeğinde meyvelerini sürttürürdü bana. | Open Subtitles | كانت لي ثمرة التراكمية في الغداء كل يوم. |
| Ve yıllar boyunca sıkı çalışmamın nihayet meyvelerini vermesine. | Open Subtitles | ونخب سنوات من العمل الشاق الذي يؤتي ثماره أخيراً |
| Sorunlar halloldu sıra meyvelerini toplamada birazdan bu da olacak aramızda. | Open Subtitles | . المكسب يجني . الفواكه تقتلع .. و لكن تاتى الصفقة الآن بيني وبينك |
| 40 yıl sonra ortaya çıkıp, başkalarının harcadığı emeğin meyvelerini toplayamam. | Open Subtitles | أنني لا يمكنني ببساطة المجئبعد40 عاماً.. والتمتع بثمار تربية شخص آخر. |
| Şekerci boyası meyvelerini yedikten sonra okuduğun kitapları hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أتذكر ذاك الكتاب الذي قرأته بعدما أكلت ثمار الفِتلاق السام؟ |
| Eminim harika bir iş çıkarmışsındır ama maalesef meyvelerini alamayacaksın. | Open Subtitles | أنا متأكد أنك قمت بعمل باهر، لكن لسوء الحظ لن يثمر. |
| Uzun zamandır planlanan şeyler meyvelerini vermeye başladı. | Open Subtitles | خطط يختمر طويل الراشحة. المجيء إلى تؤتي ثمارها في كل مرة. |
| Neden bize emeklerinizin meyvelerini göstermiyorsunuz? | Open Subtitles | لمَ لا تريانا يا فتاتان ثمرة أتعابكما؟ |
| Çabalarımızın meyvelerini paylaşırken şimdi birbirimize her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğumuzu hatırlayalım. | Open Subtitles | كما نتشارك في ثمرة أعمالنا لنذكر أنفسنا الآن أكثر من أي وقت أننا نحتاج إلى بعضنا البعض ... |
| Sizi buraya çalışmamızın meyvelerini görmen için getirdim. | Open Subtitles | أحضرتك هنا للرّؤية ثمرة عملنا . |
| Çalışmalarımızın meyvelerini görmeni istedim. | Open Subtitles | أحضرتك هنا للرّؤية ثمرة عملنا . |
| Ve "The Shining"de sürekli olarak Hansel ve Gretel'e göndermeler yaparlarken bunun meyvelerini görebiliyoruz. | Open Subtitles | وهو عبارة عن تحليل فرويدي لمدلولات القصص الخيالية وفيلم (ذا شاينينج) كما نرى هو ثمرة لكل ذلك |
| Şahsi meselelerden uzaklaşmak için işe odaklanmak meyvelerini veriyor. | Open Subtitles | عجباً، تركيزك على عملك لتجنب المشاكل الشخصية أعطى ثماره. |
| Kabilemizin ana planı yakında meyvelerini toplayacak. | Open Subtitles | مخطّط قبيلتنا سيجني ثماره قريبًا. |
| Böylece meyvelerini ve güzel çiçeklerini çizebilirdi. | Open Subtitles | عندها باستطاعته رسم الفواكه والخضروات الاعتيادية وزهوره الجميلة بدلاً عن كل هذا |
| meyvelerini tuvalete koyduğum için üzgünüm. | Open Subtitles | أنا آسف لأني وضعت الفواكه في الحمام |
| Ajan Gibbs, emeğimin meyvelerini görme fırsatını hiç tepmez. | Open Subtitles | وكيل جيبس لم يمر حتى فرصة التمتع بثمار بلدي |
| Ama asıl ustalık bu işin meyvelerini yerken yeterince hayatta kalabilmek. | Open Subtitles | لكن البراعة في ذلك.. هي أن تبقى حياً بما يكفي لتستمتع بثمار عملك. |
| Dile karşı bir içgüdümüz var, ustalık ve tecrübelerimizin meyvelerini paylaşmamıza imkan tanıyor. | TED | لدينا غريزة للغة مما يسمح لنا بمشاركة ثمار براعتنا وخبارتنا. |
| Tövbenizin meyvelerini getirin! | Open Subtitles | انتم تنظرون الى انفسكم على انكم انقياء انا اقول انكم يجب ان تقدموا ثمار التوبة |
| Çok iyi, Tommy. Tüm o çalışmaların meyvelerini alıyoruz! | Open Subtitles | جيد جداً ، (تومي) كل العمل الصعب الذي تفعله بدء يثمر |
| Memeli Programı meyvelerini vermeye başladı. | Open Subtitles | أن مبادرة أدراج الثدييات بدأت حقاً تؤتي ثمارها. |