|          Bu modelin egemen olmasının nedeni gayet tabii antibiyotik devrimidir.           | TED |           إن سبب هيمنة هذا النموذج هو بالطبع ثورة المضادات الحيوية.           | 
|          Biraz görsel bilgi işleme için modelin ne yapması gerektiğinden bahsedelim.           | TED |           دعونا نتكلم لبرهة عن النموذج المطلوب من أجل معالجة المعلومات البصرية.           | 
|          Bir düz-bakış, bir düşük seviye-görüşü. modelin akışını koruyarak nasıl resmin doğruluğunun hassiyetini sağlayabilirsiniz?           | TED |           كيف يمكن الحفاظ على دقة وصحة الصور بينما نحافظ على سلاسة النموذج           | 
|          Bir modelin çekim öncesi hazırlığı ameliyata hazırlanan bir hastaya benzer.          | Open Subtitles |           قواعد عارضة الأزياء يوم التصوير كقواعد المرضى قبل يوم إجراء الجراحة          | 
|          Bir modelin hep bildiği şey nedir?          | Open Subtitles |           ما هو الشيء الوحيد الذي تعرفه العارضة دائماً؟          | 
|          Ama er ya da geç sonunda modelin tüm parçaları bir araya gelir.          | Open Subtitles |           لكن في النهاية شيء واحد يظهر وبعد نهاية كل الأمر يتبيّن كل شيء          | 
|          Bu modelin kullanıcıların GPS'i uzaktan görebildikleri bir internet sitesi var.          | Open Subtitles |           اعتقد أن هذا الطراز لديهِ موقعٌ إلكتروني يسمح للمستخدمين بمراقبةِ الجهاز عن بعدٍ          | 
|          Fakat bulduğumuz şey, onların 3 boyutlu modelin akışkanlığından hoşlanmalarıydı.           | TED |           ولكن ما وجدناه أنهم حبون سلاسة النموذج الثلاثي الأبعاد           | 
|          var olan modelin disina cikmak icin , tamamen farkli bir yaklisama ihtiyac var           | TED |           لتحطيم النموذج القديم ، نهج مختلف جذريا هو مطلوب.           | 
|          Ve görüyorsunuz ki, çapraz helezonik modelin aksine, bu model uzamaya, daralmaya ve bükülmeye karşı koyuyor.           | TED |           وسوف تشاهدون ذلك,على خلاف نموذج اللولب المتقاطع, النموذج يُقاوم التمدد والتقلص ويُقاوم الإنثناء.           | 
|          Ve bu modelin yanlış olduğu açıktır, çünkü gerçekte mirketlerin rastgele parçacıklarla alakası yoktur.           | TED |           و في الحقيقة، هذا النموذج خاطئ بشكل واضح، لأنه في الواقع، حيوانات السرقاط هي ليست جسيمات عشوائية.           | 
|          Ama bu modelin zayıf yönlerinin olduğu ileri sürülebilir.           | TED |           لكن يمكن أن يدعي شخص أن هناك عرضة للهجوم حقيقية في ذلك النموذج.           | 
|          Bu modelin temeli, Çıkarım Merdiveni'dir ve bu terim ilk olarak Harvard'da profesör olan Chris Argyris tarafından ortaya atıldı.           | TED |           سلم الاستدلال والذي اقترح لأول مرة من قبل الأستاذ ارجيريس كريس من هارفرد، هو الأساس لهذا النموذج.           | 
|          Tasarladığımız modelin güzelliği ise her yerde işe yarayabilir olması.           | TED |           والشيء الجميل حول النموذج الذي أوجدناه هو أنه سيعمل في كل مكان.           | 
|          Standart modelin dünyamız için güzel bir açıklaması olsa da hâlâ keşfedilmeyi bekleyen ve evrenin değeri kadar çok sayıda olan gizem var.           | TED |           بينما يوفر النموذج العياري تفسيرًا جميلًا للعالم من حولنا لا يزال هنالك ألغاز كونية قيـّمة متروكة للاستكشاف.           | 
|          Kapaktaki modelin sevimli ve gizemli bir yüz ifadesi var. (Kate Upton)          | Open Subtitles |           عارضة الأزياء على الغلاف لها تلك تعابير الوجه الغامضة.          | 
|          Bir modelin yüzünü nasıl yaralayabilirsin?          | Open Subtitles |           كيفَ تجرؤ .. على جرح عارضة الأزياء          | 
|          Bir de şu seksi Brezilyalı modelin numarasını da ver, tamam mı?          | Open Subtitles |           ورقم تلكَ العارضة البرازيليّة المثيرة، حسنٌ؟          | 
|          Ama er ya da geç sonunda modelin tüm parçaları bir araya gelir.          | Open Subtitles |           لكن في النهاية شيء واحد يظهر وبعد نهاية كل الأمر يتبيّن كل شيء          | 
|          21 model ilk bindiğim modelin aynısı.          | Open Subtitles |           الطراز 21 هي نفس الطائرة التي حلقت بها أول مرة          | 
|          Ve onlar gitmeden önce, bizim modelin ne kadar süre kazandıracağını onlara ispat etmemiz gerek.          | Open Subtitles |           وقبل أن يفعلوا، نحنُ نحتاج إلى أن نثبت كم من الوقت تصميمنا سوف يوفر لهم          | 
|          Eğer sodyum kılavuzu hakkında fikrimi alsaydın, sana bu modelin ölümcül hataları olduğunu söyledim.          | Open Subtitles |           لو سألتني عن منارة الصوديوم ، كنت سأخبرك أن هذا الموديل يميل إلى الفشل النهائي          | 
|          Teori... ya da modelin söylediğine göre... bu kuarklar, onları ayırmaya çalıştığınızda daha da güçlenen bir kuvvetle bir arada tutuluyor.          | Open Subtitles |           النظرية التي إقترحها نموذجنا هي أن هذه الكواركات مرتبطة ببعضها بفعل قوة تزداد هذه القوة كلما حاولت أن تفصلها عن بعض          | 
|          Nokta comun çöküşüne sebep olan şey modelin, sınırlı tüketici talebini karşılamaya yüz tutmuş aşırı genişletilmiş bir versiyonu olmasıydı.          | Open Subtitles |           انه بالفعل اعلى تقنيه للنموذج يستعد للظهور وتحديدا لتلبية طليات المستخدمين وهذا هو بالتحديد سبب انهيار دوت كوم          |