| Gördüğünüz gibi, işimizi yapabilmemiz için her zaman gezegenin mutsuz bir köşesi var. | Open Subtitles | أترى هناك دائما ركن غير سعيد في العالم حيث يمكننا أنا نلعب تجارتنا |
| Çok mutsuz bir çocuk. Onunla... | Open Subtitles | إنه شاب غير سعيد إطلاقًا من السيئ أنك لا تستطيع |
| Jay, bebeğimizin mutsuz bir eve geleceğini düşünmesini istemiyorum. | Open Subtitles | جاي,لا أريد لطفلنا أن يظن انه سيأتي الى منزل غير سعيد |
| Oysa şimdi, senin yüzünden ne kadar mutsuz bir insan olduğumun tamamen farkındayım! | Open Subtitles | و لكن الآن و بسببك بت أعرف كم كنت غير سعيدة |
| Judy Nash mutsuz bir hayata doğru sürüklendiğini söylüyor. | Open Subtitles | أو أنهيه فقط جودي قالت أنك تعيشين حياة غير سعيدة |
| İçimden bir ses ya mutsuz bir evliliğin olduğunu ya da evde seni bekleyen hiç kimse olmadığını söylüyor. | Open Subtitles | شيء ما يخبرني أما تكون متزوج تعيس أو ليس هناك أحد ينتظرك في الديار. |
| Bunun benim hayatımda mutsuz bir gün olduğunu söylemek istiyorum. | Open Subtitles | أريدأنأقول.. هذا يوم تعيس في حياتي. |
| Andrew, mutsuz bir evlilğin üzerine bu bebeği getiremem. | Open Subtitles | أندرو, لن أنجب هذا الطفل في زواج غير سعيد |
| On yılımı mutsuz bir evliliğe harcadım. | Open Subtitles | حسناً , لقد قضيتُ 10 سنوات في زواج غير سعيد |
| Tutku ve açlık, mutsuz bir evliliğin getirdiği şeyler. | Open Subtitles | الشهوانية والجوع، كل هذه الأشياء ما يجلبها هو زواج غير سعيد. |
| - mutsuz bir müşteridir belki. | Open Subtitles | أنا أظنها صفقة عمل ما ربما مع زبون غير سعيد |
| mutsuz bir çocuğu geçici bir süre için mutlu etmiştim. | Open Subtitles | جعلت طفلا غير سعيد سعيداً مؤقتا |
| Dün mutsuz bir müşteri bıraktı. | Open Subtitles | غادر عميل من هنا وهو غير سعيد بالأمس؛ |
| Belki annen mutsuz bir kadındı. | Open Subtitles | -ربما أمك كانت فقط أمرأة غير سعيدة للغاية |
| Bak, mutsuz bir birlikteliğin var diye bizler de aynı şeyi yaşamak zorunda değiliz. | Open Subtitles | انظر، لمجرد كنت في علاقة غير سعيدة ... لا يعني ... بقية منا يجب أن تكون. |
| Tamamen mutsuz bir son değil. | Open Subtitles | .انها ليست نهاية غير سعيدة تماما |
| Sonra bozulmuş küçük bedenini bana getirin, yoksa... oğlunuz oldukça mutsuz bir sonla karşılaşacak. | Open Subtitles | وإلّا سيلاقي ابنكما نهاية غير سعيدة |
| mutsuz bir aşk ilişkisi? | Open Subtitles | علاقة حب غير سعيدة ؟ |
| Alice Abbott Peterden boşanmak için dava açtığında Jacey yanlış olarak onun mutsuz bir evlilikten kaçtığını düşündü. | Open Subtitles | حينما حصلت " آليس آبوت " على طلقها من " بيتر " توقع " جيسي " مخطئاً أنها تهرب من أكثر من زواج تعيس |
| Baban, Max bunları yapmazsa yalnız ve mutsuz bir çocuk olarak büyüyeceğini düşünüyor galiba. | Open Subtitles | واظن ان والدك يعتقد انه اذا لم يفعل (ماكس) هذه الاشياء, سيكبر تعيس و وحيد |
| Babam çok mutsuz bir adamdı. | Open Subtitles | والدي كان رجل تعيس |