| -İnsanlarla nasıl konuşacağını biliyorsun. Bu çok nadir ve özel bir beceri. | Open Subtitles | أنت تعرفين كيفية التخاطب مع الناس إنها مهارة خاصة ونادرة |
| İnanılmaz güzel, akıl almaz derecede yetenekli, ...ve nadir ve ince ruhlu ve mütevazı ve cömert ve iyi ve harikulade, her şeyde. | Open Subtitles | أنها حسناء , مذهلة وموهوبة ونادرة , ومناسبة ومتواضعة وكريمة , ولطيفة وذكية في كل شيء |
| Gittikçe evrimleşerek tuhaf, nadir ve son derece eşsiz bir vahşi yaşam topluluğu oluşturdular. | Open Subtitles | فتطورا تدريجياً إلى مجموعة أحياءٍ غريبة ونادرة وشديدة التفرّد |
| Oh, Thomas, bir çift olgun elma... sarı elmalar gibi nadir ve yuvarlak | Open Subtitles | الويل يا (توماس) مثل زوجٍ من التفاح مستدير ونادر كتفاح ذهبي |
| Bu muhteşem nadir ve yasak. | Open Subtitles | ونادر المنع |
| Bu küçük güzellik çok nadir ve sıradışı, aynı sizin gibi. | Open Subtitles | ، هذه الجميلة غير مألوفة ونادرة ... وهي بهذا تشبهكِ |
| Ya da, belki de, nadir ve değerli bir yeteneği var ve bize yardım etmeye çalışıyor. | Open Subtitles | لأنه جعلت نفسها تبدو كذلك - أو ربما، ربما فحسب، كانت تملك هبة ثمينة ونادرة - وتحاول مساعدتنا |
| nadir ve değerli bir yetenek. | Open Subtitles | هبة ثمينة ونادرة |
| Bu kadar nadir ve özel olmanın nedeni de bu zaten. | Open Subtitles | لهذا أنت مميزة ونادرة |