| Senin de onlara sahip olmaman için hiçbir neden yok. | Open Subtitles | لا يوجد سبب يمنعكِ من الحصول على هذه الأشياء أيضاً |
| Akraba olmayan iki kişinin kapması için bir neden yok. | Open Subtitles | لا يوجد سبب منطقي لأن يعاني منه شخصان غير مرتبطين |
| Biliyorsun, buna kızman için bir neden yok. Gerginliğini almaya çalışıyorum. | Open Subtitles | لا سبب لأن تشعر بالغضب أنا فقط أحاول أن ألطِّف الموقف |
| Alan, oğlunun senin hatalarından ders almaması için bir neden yok. | Open Subtitles | الين ، ليس هناك سبب يمنع أبنك أن يتعلم من أخطائك |
| Bilirsin, en sol şeritte olmamamız için hiçbir neden yok. | Open Subtitles | لا يوجد سبب لا يجعلنا لا نكون في ممر الطواريء |
| Kalmamız için hiçbir neden yok artık amacımı yerine getirdim. | Open Subtitles | لا يوجد سبب لبقائنا بما أننى قد أنهيت مهمتى |
| Her neyse, dedektifte bilmek ister, uykusuzluk çekmemesi için bir neden yok. | Open Subtitles | على أى حال , لا يوجد سبب يمنع المفتش أن يكون لديه أرق أيضاً |
| Eğer şu yuvarlar havayı alabiliyorsa, bizim de almamamız için bir neden yok. | Open Subtitles | اذا كانت كرات الدم هذه تستطيع ان تاخذ هواء لا يوجد سبب يمنعنا نحن ايضا |
| Yardım etmesi için neden yok. Elimizdeki en iyi fırsat Rini. | Open Subtitles | لا يوجد سبب يدعو للمساعدة أفضل فرصنا هي ريني |
| Burada olsam bile, yatmadan önce içmemen için neden yok. | Open Subtitles | لا سبب يمنعك من تناول كأس قبل النوم، حتى وأن كنتُ موجوداً |
| Mantıklı davrandıklarını sen söylemiştin. - Kin tutmamız için bir neden yok. | Open Subtitles | أنتِ قلتى أنهم تصرفوا بعقلانية لا سبب لدينا لنحقد عليهم |
| Kurtarmaya koşarak gelmen asil bir davranış, fakat idam planladığımızı düşünmek için bir neden yok. | Open Subtitles | يا له من تصرف نبيل المجيء لإنقاذه لكن لا سبب لافتراض أننا نخطط لشنقه |
| Tıpta garanti bir şey olmadığını anlamalısınız... ama bir kalp sesi işittiğimiz sürece... bu bebeğin sağlıklı olmaması için hiçbir neden yok. | Open Subtitles | هل تفهم ذلك, ليس هناك ضمانات بالطب لكن نستطيع أن نتأكد بمكان نبض القلب ليس هناك سبب لنتأكد أنه سيكون بصحة جيده |
| Bu gece ajan gibi davranmamamız için hiçbir neden yok. | Open Subtitles | ليس هناك سبب لانستطيع أنا وأنت أن نصبح جواسيس الليلة |
| Bu gerçekten önemli, çünkü teknolojinin geldiği bu seviyede fiziksel bir alete uyum sağlamamız için bir neden yok. | TED | وهذا هو المهم حقا ، لأنه لا يوجد أي سبب في أيامنا و عصرنا هذا أن نتقيد بجهاز مادي |
| Eğer tam güçle gelirlerse ve bu sefer gelmemeleri için bir neden yok... | Open Subtitles | إن أتوا بقوّة كاملة... ولا سبب يدعونا لعدم توقع ذلك... |
| Fakat takmamanız için de bir neden yok, değil mi? | Open Subtitles | ولكن لايوجد سبب لعدم تجربتها,اليس كذلك ؟ هل يوجد ؟ |
| Chicago Üniversitesi'nde eğlence neden yok oluyormuş? | Open Subtitles | لما تموت المتعة في جامعة (شيكاغو)؟ |
| Savunmanız yoksa, duruşmanın olması için de bir neden yok. | Open Subtitles | إن لم يكن لديك دفاعًا فلا سبب لعقد جلسة استماع |
| Sizden herhangi birinin şüphelendiğini düşündürecek bir neden yok muydu? Hayır. | Open Subtitles | هل لديك سبب للاعتقاد أن أى شخص مرتاب بكى ؟ |
| Çok zor olduğunu biliyorum ama ayrılman için bir neden yok. | Open Subtitles | أعلم مدى فظاعة الأمر ولكن ليس هناك داعى للرحيل |
| Tabikide onlara katılmamam için bir neden yok. | Open Subtitles | لانه ليس هنالك سبب يمنعني من الانضمام لهم هذه المرة |
| Bu çekirdek şekil ile başlamak için özel bir neden yok, istediğimiz bir çekirdek şekil ile başlayabiliriz. | TED | و ليس هنالك من سبب معين للبدأ بهذا الشكل الأساسي, بامكاننا البدأ بأي شكل أساسي نريد. |
| İnan bana, korkman için hiçbir neden yok. | Open Subtitles | لقد تواجدت بهذا المكان لفترة طويلة صدقيني ليس هناك ما يدعو للقلق |
| Marty Amca pek de babalık yapacak biri değildi. Evet ama hala onu öldürmek için bir neden yok. | Open Subtitles | أجل , لكن بالرغم من ذلك فهذا ليس سبباً كافياً لقتله |
| Bütün gün Elkins'leri aradım. Size yalan söylememe neden yok. | Open Subtitles | حاولت الإتصال بإلكينس طوال اليوم ليس لدي سبب لأكذب عليك سيدتي |