| Evet, iyi işlerimizle gurur duyuyoruz. Ama burada olmanın nedeni bu değil. | Open Subtitles | نعم نحن و بكل فخر لكن هذا ليس سبب قدومك الى هنا؟ |
| Böyle olanaklara sahip olmaları tabii ki güzel olur fakat şehre gelmelerinin nedeni bu değil, önem verdikleri şey de bu değil. | TED | أعني، سيكون من الجميل أن تحصل على تلك الأشياء، ولكن هذا ليس سبب وجودهم في المدينة، وهذا ليس ما يهمهم. |
| Bildiğim kadarıyla zır delisin. Ama burada olmanın nedeni bu değil. | Open Subtitles | وكل ما اعرفه ، انك تبدو مثل المجنون الريفي ولكن هذا ليس سبب وجودك هنا |
| Ayrıca, uyuyamamamın nedeni bu değil. | Open Subtitles | الى جانب ذلك، هذا ليس السبب لا أستطيع النوم. |
| Serpantin kayışı aşınmış ama arabanın çalışmama nedeni bu değil. | Open Subtitles | الحزام مهترئ، لكن ليس هذا سبب عدم عمل السيارة |
| Hayır, aramamın nedeni bu değil. Tüm... | Open Subtitles | لا ، ليس لهذا السبب قمت بالإتصال بك حقاً |
| Ama burada olmanın nedeni bu değil. | Open Subtitles | وكل ما اعرفه ، انك تبدو مثل المجنون الريفي ولكن هذا ليس سبب وجودك هنا |
| Haklısın, senden uzak duruyordum, ama ayrılışımın nedeni bu değil. | Open Subtitles | أنتي علي حق , لقد كنت أتجنبكِ لكن هذا ليس سبب مغادرتي |
| Her neyse ayrılmamızın nedeni bu değil. - Birbirimiz için doğru değildir. | Open Subtitles | هذا ليس سبب انفصالنا، فنحن لم نكن الشخصين المناسبين لبعضنا البعض. |
| Ama nedeni bu değil. Bu yüzden gelmediniz. | Open Subtitles | ولكن هذا ليس بسبب، هذا ليس سبب وجودكم |
| Pekala. Burada olmamızın nedeni bu değil. | Open Subtitles | حسناً , هذا ليس سبب وجودنا هنا |
| Seni çağırmamızın nedeni bu değil. | Open Subtitles | إنَّ هذا ليس سبب استدعاؤنا لك. |
| Ama nedeni bu değil. Bu yüzden gelmediniz. | Open Subtitles | ولكن هذا ليس بسبب، هذا ليس سبب وجودكم |
| Eğer seni biraz tanıyorsam, buraya gelmenin tek nedeni bu değil derim. | Open Subtitles | بما أني أعرفك جيداً، هذا ليس السبب الوحيد لمجيئك. |
| Hayır, hayır, nedeni bu değil. Aslında nedeni bu değil. | Open Subtitles | كلا، كلا، هذا ليس السبب، هذا ليس السبب الفعلي. |
| Bir reklamcım var, doğru ama Manhattan'ın en iyi 25 doktoru arasına seçilmemin nedeni bu değil. | Open Subtitles | هل لدي وكيل اعلانات، نعم لدي. لكن ليس هذا سبب اختياري ضمن قائمة افضل 25 طبيب في منهاتن |
| Bir reklamcım var, doğru, ama Manhattan'ın en iyi 25 doktoru arasına seçilmemin nedeni bu değil. | Open Subtitles | نعم، لدي اعلان لكن ليس هذا سبب اختياري في لائحة افضل 25 طبيب في منهاتن |
| Yani, seni paylaşmak istemiyorum elbette ama Callie'nin bebeğinin vaftiz annesi olmanı istemememin nedeni bu değil. | Open Subtitles | أعني, لا أريد لأحد أن يشاركني إياكِ فعلاً ولكن ليس لهذا السبب لا أريدكِ أن تكوني عرابةطفل"كالي" |
| Ama aradığımız ölüm nedeni bu değil. Çünkü siz dediniz ki... | Open Subtitles | . لكن هذا ليس بسبب دخان البندقية كما كنا نتمنى |
| Ama eğer dürüst olmam gerekirse tek nedeni bu değil. | Open Subtitles | لكن لأصدقكِ القول ليس هذا هو السبب الوحيد |
| Yani, zaten ilk başta onlara peri masalı okumamızın nedeni bu değil mi? | Open Subtitles | أعني, أليس هذا سبب قراءة حكايات خيالية لهم في بادئ الأمر؟ |
| Aramana sevindim. Lyla, aramamın nedeni bu değil. | Open Subtitles | سعدت بمكالمتك ليلى) , تلك ليست غاية مكالمتي) |