| - Beni kızdırmayı seviyor. - Eminim kendince nedenleri vardır. | Open Subtitles | إنّه يحب أن يُغضبني فحسب أنا واثقٌ بأنّ لديه أسبابه |
| - Neden kalmasını istemedin? - nedenleri olmalı. | Open Subtitles | ــ لماذا لم تصري على أن يبقى ـ كانت له أسبابه للرحيل |
| Laboratuarında kendini sorunlar için suçlayan bir bilim kadını, her zaman bir şeyler ters gittiğinde nedenleri belgelemeye başladı. | TED | إحدى العالمات التي استمرت بلوم نفسها على المشاكل في مختبرها بدأت بتوثيق الأسباب في كل مرةٍ حدث شيءٌ خاطىء. |
| Devletin, bu adamın önerisini dikkate almak için, kendine göre nedenleri var, Kardinal Hazretleri! | Open Subtitles | الدولة لديها أسبابها للاهتمام بفرضيات هذا الرجل ، سماحتك |
| İkisinin de öldürmek için nedenleri olmadığını anlayana dek yaparlar ve yakalanmazlar. | Open Subtitles | ويفكرون طالما لا أحد منهما لديه دافع للقتل فلن يمسك بهم |
| Ne hoş hepinizin ondan nefret etmenizin özel nedenleri var. | Open Subtitles | أوه، حَسناً، ألَمْ هذا الأنيقِ؟ كلنا عِنْدَنا فردُنا أسباب لكُرْهها. |
| Herhangi bir sırrınızı açığa çıkarmadı ve peyzaj kurslarınızı sormak için haklı tıbbi nedenleri vardı. | Open Subtitles | هي لم تفش أيّة أسرار وكان لديها سبباً طبيّاً مشروعاً للسؤال عن صفكِ لتجميل الحدائق |
| Doğru değildi. Sana takılmamın başka nedenleri vardı. | Open Subtitles | كنت اكذب ، كان هناك اسباب اخري للالتفاف حولك |
| Gizemli de olsa Tanrı'nın nedenleri olduğuna inanarak büyütüldüm. | Open Subtitles | لقد تمّت تربيتي على أنه لله أسبابه, على أي حال, غامضة. |
| nedenleri olabilir ama görünüşe göre emirlerini gerçekleştirmek için psikopatları kullanıyor. | Open Subtitles | ربما له أسبابه, لكن يبدو بأنّه يستعمل المعقّدين لنشر أوامره. |
| Bazı şeyleri gizlemek için kendince nedenleri vardır. | Open Subtitles | من المؤكد أن لديه أسبابه لجعله الاشياء طي الكتمان |
| Bilim insanlarının küçük ölçekli çalışma yapmaları için hala iyi nedenleri vardır. | TED | لكن لا يزال هناك العديد من الأسباب الوجيهة ليجري العلماء دراسات صغيرة. |
| Öte yandan iklim değişikliğinin insan kaynaklı nedenleri de var. | TED | وبعد ذلك لدينا الأسباب التي يسببها الإنسان لتغير المناخ أيضاً. |
| Bunu benden elli sene saklamak için kendi nedenleri vardı ve bunu bir daha yaşamasını istemiyorum. | Open Subtitles | لديها أسبابها لمنعي من معرفته ولا أريد أن تتذكره مرة أخرى |
| Pekâlâ cinayet olduğunu biliyoruz ve elimizde nedenleri olan iki şüphelimiz var. | Open Subtitles | حسناً، نحن نعرف بشكل قاطع انها جريمة قتل ولدينا إثنان مشتبه بهم ولديهم دافع القتل |
| Ama içeri tıktığım her adamın da kendine göre nedenleri vardı. | Open Subtitles | ولكن كل قاتل، أمسكتُ به كان يظن أن لديه، أسباب جيدة |
| Ama iyi bir nedenleri olmalı, zira çok açım. | Open Subtitles | لن أفعل ولكن من الأفضل أن يكون سبباً جيداً لأنى جائع بشكل هائل |
| senin buarada olmanın nedenleri var çünkü senin kariyerin olağanüstü bir dereceyle işaretlendi... ve sadakatin. | Open Subtitles | أحد اسباب وجوددك هنا هو أن مسيرتك المهنية لديها علامة استثنائية من الولاء |
| Bazılarımızın sırları ve bazılarımızın nedenleri var Maggie. | Open Subtitles | البعض منا لديه أسراره وبعض منا لديهم أسبابهم ، ماجي |
| Ben CIA şüpheli ölü Beyaz Hayalet isteyen diğer nedenleri vardır. | Open Subtitles | ولقد شككتُ في أنَّ " وكالة الإستخبارات الأمريكية " لديها أسبابٌ أخرى, ومن أجلها تريد " الشبح الأبيضِ " ميتاً |
| Öldüren her kimse mutlaka kendince nedenleri vardır. | Open Subtitles | انا متأكدة ان القاتل كانت لديه اسبابه |
| Babana yardım etmenin kişisel nedenleri ne? | Open Subtitles | ماهي أسبابك الشخصيةَ لمساعدة أبي؟ |
| Onların nedeni başka birşey -- nedenleri protesto, nedenleri bir fikir, nedenleri kahkahalar. | TED | لديهم دوافع اخرى مدفوعين بالاحتجاجات, مدفعوين بالرأي مدفوعين بالضحك |
| Onun kendi aptalca nedenleri var. | Open Subtitles | لديه مبرراته الغبيه |
| Yetişkinlerin nedenleri vardır. | Open Subtitles | أبي الآباء لديهم اسبابهم الخاصة |
| Beni kaçırmaları için daha geçerli nedenleri vardı. Neticede biblonun yerini bir tek ben biliyorum. | Open Subtitles | هنالك العديد من الاسباب ليختطفوننى فقط انا التى تعرف اين خبئ التمثال |