| Yalnızca doğru olan bu olduğu için değil, çünkü entegrasyon sistematik olarak nefretle savaşıyor. | TED | ليس لأنه مجرد الشيء الصحيح لفعله لكن بسبب التكامل يحارب الكراهية باتنظام |
| Sonunda hayatını tanımlayan nefretle yüzleşti. | TED | واجه في النهاية الكراهية التي كانت عنوان حياته. |
| nefretle ilk kez okulda karşılaştım. | TED | أول مواجهة مع الكراهية كانت في فناء المدرسة. |
| nefretle dolu olduğumu ama bunu kontrol altında tutabildiğimi söylerdi. | Open Subtitles | قال بأنني مليء بالكراهية ولكن يمكن أن تبقى تحت السيطرة |
| nefretle sevgiden daha kolay başedilebilir, özellikle de hayalkırıklıgına ugramış bir sevgiyse. | Open Subtitles | يسهل التعامل مع الكره أكثر بكثير من الحب خصوصاً الحب المخيب للآمال |
| Musa'mız, dört veya beş yüzyılda bir gelebilecek bir lider, bizden nefretle ve acımasızca koparıldı. | Open Subtitles | يظهر مرة كل مائة خمسة وأربعون، تم أخذه من بيننا بواسطة الحقد والمرارة. |
| Hatırlamak bir şey, ama nefretle yaşamak başka bir şeydir. | Open Subtitles | -و لكنه لا يتذكر الا شيئا واحدا و هو الكراهية |
| Yazıda Çinlilerin nefretle yetiştirildikleri yazıyordu. | Open Subtitles | لقد ذكر المقال بأن الصينيين ربّوا الكراهية في نفوسهم |
| - Bir adamın ruhunun nefretle zehirlenebileceğini anlıyorum. | Open Subtitles | أنا أفهم أن روح الإنسان أحياناً تعميها الكراهية |
| Büyük Roma'dan bir mektup aldım. İmparatora duyulan nefretle imzalanmış. | Open Subtitles | لقد تلقيت رسائل من روما العظمى تشير إلى مدى الكراهية التي يكنونها لإمبراطورهم |
| Kelimeler nefretle dudaklarından dökülürken hiç peltekleşmedin. | Open Subtitles | عندما كانت الكراهية تخرج منك, لم تتعلثم و لو مرة |
| Yani itiraf etmeliyim ki, nefretle çeşnilendirilmiş samimiyetine borçlu olduğun bir saygı tabakası var ortada. | Open Subtitles | لذا هناك طبقات للإحترام والتقدير لأجل صراحتك، لكن تتخلّلها الكراهية. |
| nefretle doluyum beni bekleyen şeyin tadını çıkarıyorum. | Open Subtitles | أنا مفعم بالكراهية. أنا أستلذ بما ينتظرني. |
| Biliyorum. Beni bir daha görmeyecek. nefretle ayrılacak ama hayatta olacak. | Open Subtitles | ،لن يرغب في رؤيتي بعد ذلك .سيغادر مملوءً بالكراهية ولكن سيكون حياً |
| "Artık olmayan eski bir nefretle canını yaktım. | Open Subtitles | عذبتكِ بالكراهية القديمة التي لم تعد حقيقية |
| Daha fazla ön yargı ve nefretle haksızlığa karşı savaşırken, daha fazla duvar öremezsin. | TED | لا يمكنك بناء جدران أبعد عبر محاربة الظلم بالمزيد من التحيز، المزيد من الكره. |
| Belki de soğuk savaş, nefretle alakalı değildi. | Open Subtitles | أنه ربما الحرب الباردة ليست عن الكره |
| Mantıklı ve hesaplı hareket eden bir yaratığın öfke ve nefretle tükendiğini görmek... | Open Subtitles | رؤية مخلوق منطق و حساب ناضب بالغضب و الحقد... |
| 100 yıl önce beni bronzlaştırdıklarında nefretle doluydum. | Open Subtitles | منذ 100 سنة مضت دخلت في البرونز ممتلئه بالكره |
| Bunu görmek yalnızlıkla ve kendime nefretle dolmama neden oluyor. | Open Subtitles | رؤيتها فقط تشعرني بالوحدة وكره الذات |
| Ve dayanılmaz bir kendimden nefretle kendimi tüketir gibiyim. | Open Subtitles | فأنا يتم استهلاكي بكراهية الذات فأنا لا اُطاق |
| Ama yavru Kovu güçleniyor ve Zira onun kalbini nefretle dolduruyor. | Open Subtitles | لكن هذا الشبل، كوفو , ينمو أقوى، وزيرا تملأ قلبه بالحقد |
| ...ve kalbin kara ve nefretle dolu? | Open Subtitles | او ليس قلبك اسودا و مليئا بالكراهيه |
| Gözleri bana nefretle bakan, uzun boylu, geniş omuzlu adama doğru döndüm. | TED | التفتت لأرى رجلًا طويلًا ذا أكتافٍ عريضة، وفي عينيه كراهية خالصة. |
| Ellerinizdeki silahlarla, ve yüreğimdeki nefretle dünyaya hükmederim, öyle değil mi? | Open Subtitles | بسلاح في يدي وكراهية في قلبي سأحكم العالم .. صحيح أنكم |
| nefretle kör olan hiçbir şey anlamaz. | Open Subtitles | عندما يُعمى المرء من آثار الغضب والكراهية لا يستطيع فهم شيء |