| Bu yüzden gariptir ki, hayatta en kötü şeyler bile bir nimet olabiliyor. | Open Subtitles | لذا ، بطريقة غريبة حتى أحلك الأشياء في الحياة يمكن أن تكون نعمة | 
| Bu zulüm de bir nimet oldu, çünkü oğlum hakkında gerçekten nasıl hissettiğimi görmeliydin, onu sevmeyi hiç bırakmadım. | Open Subtitles | كانت تلك القسوة أيضا نعمة, لأنك حصلت على رؤية كيف أشعر حقا تجاه ابني, لم اتوقف عن حبه ابدا. | 
| Biliyoruz ki sahneye çıkıp, müzik yapabilmek bir nimet. | TED | نعرف أن مجيئك إلى منصة الفرقة وعزفك الموسيقى، هو نعمة. | 
| Fransa için büyük bir nimet olabilir insanlar kitap temin edip okumayı sökerler. | Open Subtitles | كيف تعرف؟ هو قد يكون بركة عظيمة إلى فرنسا | 
| Bu aile bir nimet. | Open Subtitles | مصاهرة مع هذه العائلة هي هبة ربانية, ماركو | 
| Ama daha fazla nimet aklımı oynatmama neden olacak. | Open Subtitles | لكني لا أعتقد أنني أستطيع أن آخذ المزيد من .. النعم المزيد من النعم قد تجعلني أفقد عقلي | 
| Sıcak bir duştan daha zevkli bir şeyin olmadığını söylüyor. Akan suyun her bir damlası duyuları için birer nimet. | TED | قالت: “لا يوجد شيء أكثر حسيّة من الاستحمام بماء ساخن، فكل قطرة ماء هي نعمة للحواس”. | 
| Duygusal zeka, karakter gelişimi, sabır, tahammül ve duyarlılık gibi erdemler, bu cihazları, ne kadar gelişkin olursa olsunlar, lanet değil de nimet yapan şeylerdir. | TED | من اين تحصل الذكاء العاطفي وتطور الشخصيات فضائل الصبر، والرحمة، كما تعلمون، الأشياء التي تتأكد أن هذه الأجهزة، ومع ذلك المتقدمة، تصبح نعمة وليست نقمة؟ | 
| Bazı içe dönük insanlar, dürüst olsalar bu salgının onlar için cennetten gelmiş bir nimet olduğunu söyler. | TED | فبعض الانطوائيين، إذا كانوا صريحين، قد يقولون أن هذه الجائحة هي نعمة من السماء بالنسبة لهم. | 
| İnsanoğlu olarak bize, kim olduğumuzu anlama kabiliyeti gibi bir nimet verilmiş, hangi katkıyı yapabiliriz ve ne tür bir hayat sürmek istiyoruz. | TED | ولكوننا كائنات بشرية، فإننا نملك نعمة القدرة على فهم ذاتنا، وعلى معرفة ما نريد تقديمه ونوع الحياة التي نريد أن نعيشها. | 
| Tuhaf gelebilir ama meteor yağmurunun bir nimet olduğunu düşünmeye başladım. | Open Subtitles | قد يبدو هذا غريباً، لكني بدأت أفكر في أن سيل النيازك ذلك عبارة عن نعمة | 
| Güzel. Çocuklarımızla geçirdiğimiz her vakit bir nimet. | Open Subtitles | بخير، تعرف كل يوم تقضيه مع الأولاد هو نعمة كبيرة، صحيح؟ | 
| Belki şimdi görmüyorsun ama kardeşinle aynı odada kalmak bir nimet. | Open Subtitles | قد لا تراه الآن، ولكن العيش مع أخيك نعمة | 
| Kızımız bir tehdit, nimet değil. | Open Subtitles | ابنتنا تشكل تهديدا وليست نعمة. | 
| Çocuklar bir nimet, aynı zamanda, sizin bir parçanız sonsuza dek gitti. | Open Subtitles | , الأطفال بركة , لكن أيضا جزءا منك ِ الذي يذهب إلى الأبد | 
| - Gerçek NFL'in hem nimet hem de kurtuluş olduğudur dostum. | Open Subtitles | الحقيقة أن الرابطة الوطنية مصدر بركة وإنقاذ ياصديقي | 
| Eğer tanrıların nimet var bir kere, kimse size karşı cesaret edecektir. | Open Subtitles | بمجرد الانتهاء من بركة الآلهة ، لا أحد يجرؤ معارضة لك. | 
| Kıkırdak rejenerasyon laboratuarı hastane için büyük bir nimet olur. | Open Subtitles | مخبر بناء الغضاريف سيكون هبة كبيرة للمستشفى. | 
| Bence nimet kelimesini kullan zenginlik para olarak anlaşılabilir. | Open Subtitles | ينبغي أنْ أستخدم "النعم" بدلاً عن ذلك الثروات" تتضمن النقود فحسب" | 
| Openshaw'ın kayboluşunun artık kafanıza takılmaması politik arzularınız için bir nimet olmalı. | Open Subtitles | إنها لنعمة بشأن طموحك السياسي أن لا يكون السيد أوبنشو مختفيا عالقا فوق رأسك | 
| Han Tae Joon'un oğlu olarak doğmanın bir nimet olduğunu bil. | Open Subtitles | ضع بمعلومك انها نعمه من الله انك قد ولدت كـولد هان تاى جون | 
| Bu bebekten kutsal bir nimet ve nese dolu bir müjde olarak bahsedecegiz sadece. | Open Subtitles | لن نتحدث عن هذا الطفل إلا كبركة مقدسة ونذير بالفرح. |