| Annem o kadar fakir ki, dondurmayı sallıyor ve buna klima diyor. | Open Subtitles | أمّي فقيرة لدرجة أنّها تضع يديها على المثلجات وتسميها مكيفات |
| Annesi o kadar fakir ki, tımarhaneye girmek için kupon kesiyor. | Open Subtitles | أمّه فقيرة لدرجة أنّها توفر الكوبونات لكي تكون من المؤسسين |
| Annem o kadar fakir ki, yolda tek ayakkabıyla yürüyor! | Open Subtitles | أمّي فقيرة لدرجة أنّها تسير على الطريق بحذاء واحد |
| Annem o kadar fakir ki, "son yemeği" duyduğunda yemek yardımının biteceğini sandı! | Open Subtitles | أمّي فقيرة لدرجة أنها عندما سمعت عن العشاء الأخير إعتقدت ستنفذ كوبونات الطعام |
| Ahbap, annem o kadar fakir ki, küplere binmeye parası yetmediği için keskin sirkeden uzak duruyor! | Open Subtitles | يا رجل, أمي فقيرة لدرجة أنها عندما تغضب لا تستطيع أن تتولى أمر ذبابة ولهذا تُطلقت كلباً سلوقي ليتولى أمرها |
| Cartman'ın annesi o kadar fakir ki,.. ...KFC'ye gidince başkalarının parmağını yalıyormuş! | Open Subtitles | أمّ (كارتمان) فقيرة لدرجة أنها عندما تذهب إلى "دجاج كنتاكي" تلعق أصابع الناس |
| Annem o kadar fakir ki, küpe yerine kiraz takıyor. | Open Subtitles | أمّي جداً فقيرة, لدرجة أنّها تستخدم حبوب الـ"تشيريوس" كأقراط |
| Annem o kadar fakir ki, istenmeyen postaları yemek için Gmail hesabı açtı. | Open Subtitles | بالطبع لا, أمّي فقيرة لدرجة أنّها فتحت "حساب في الـ"جي ميل" لكي تأكل لها "سبام |
| Jacob hariç, annesi o kadar fakir ki, yalnızca el atmayı anlıyor. | Open Subtitles | باستثناء (جاكوب), أمّه فقيرة "لدرجة أنّها تفهم فقط "المُنح |