| Kütüphanenin içinde bile afyon etkisi altındaki gözleri kapanan, yavaşça sallanan kişiler görmek olağan bir durumdur. | TED | وهكذا داخل المكتبة، أصبح من المعتاد رؤية الناس يتسممون بالأفيون؛ عينان تنغلقان، جسم يترنح ببطء. |
| Boğularak öldürülen kurbanın bağırsaklarını boşaltması olağan bir hadisedir. | Open Subtitles | من المعتاد لضحايا الاختناق أن يفرغوا أحشاءهم. |
| ZAMAN SORUNU SG-10, olağan bir araştırma görevi için P3W-451'deydi. | Open Subtitles | الوحدة 10 كانت فى مهمة روتينية لأستكشاف القطاع بى 3 |
| olağan bir şey, pek önemli değil... | Open Subtitles | في الواقع أسئلة روتينية ليست بتلك الأهمية |
| Safra kesesi ameliyatı bu günlerde çok olağan bir şey. | Open Subtitles | جراحة المرارة حقاً روتينية كثيراً هذه الأيام |
| Bunun olağan bir yolculuk olacağını sanıyordum baba. - Öyle. | Open Subtitles | فكّرت انها ستكون رحلة روتينية |