| Güçlü bir destek olduğunu farz etmek akıllıca bence. | Open Subtitles | أنا أعتقد أنه من الأسلم أن نفترض أن هناك دعم قوي |
| Karl'ı öldürenin gizli koleksiyonundan haberi olduğunu farz etmeliyiz. | Open Subtitles | حسنا، علينا أن نفترض أن من قتل كارل عرف حول مجموعته السرية |
| Demliğin kamyon, fincanın ise aracımız olduğunu farz et. | Open Subtitles | نفترض أن إبريق الشاي هو الشاحنة والكؤوس هي السيارات |
| Şimdi, Yüzbaşının el yazısının olduğu mektuplar olduğunu farz ediyorum. | Open Subtitles | الأن، أفترض أن لديكَ خطابات بخط يد النقيب. |
| Bu ziyaretin kamu hizmeti cezamın bittiğinin bir işareti olduğunu farz edebilir miyim? | Open Subtitles | هل من الآن لي أن أفترض أن هذه الزياره هي أشارة إلى أنتهاء ساعاتي في خدمة المجتمع؟ |
| Sanıyorum ki gördüğü kişinin diğer... hırsızlıkların da sorumlusu olduğunu farz etti. | Open Subtitles | و أنا أفترض أنها اعتقدت أن الشخص الذي رأته كان مسؤول أيضاً عن باقي السرقات |
| Sürekli bunun bir kaza olduğunu farz ettik. | Open Subtitles | حسناً، طوال الوقت كنا نفترض أنها كانت حادثة |
| - Sende kundak bezleri olduğunu farz ediyorum? | Open Subtitles | أفترض بأن لديكم قماطٌ للطفل نعم بالتأكيد |
| Hâlâ bağlantıda olduğunu farz ediyorum. | Open Subtitles | أفترض بأنك لا تزال على اتصال بهما |
| A, herkesin sikik birer aptal olduğunu farz edersin ya da B, herkesin sağcı Nazi sempatizanı olduğunu farz etmek durumundasın. | Open Subtitles | أولاً، تفترضين بأن كُل واحد مختل لعين أو ثانياً، تفترضين بأن كُل واحد يعبث مع المشرفين النازيين الأوغاد. |
| Bombayı ele geçirene kadar planın hâlâ yürürlükte olduğunu farz etmeliyiz. | Open Subtitles | حتى تكون القنبلة في حوزتنا لابد أن نفترض أن خطتها لازالت قائمة |
| İkisi içinde mantıklı bir açıklama olduğunu farz edelim. | Open Subtitles | -هذه نقطة اخرى جيدة . دعونا نفترض أن هناك تفسير منطقي لكلاهما. |
| Bunun, olmayacak olduğunu farz et. | Open Subtitles | نفترض أن هذا لم يحدث |
| Kanama sorunu olduğunu farz ediyoruz. | Open Subtitles | نفترض أن لديه مشكلة نزيف |
| Bu araba kazasının arkasında Bradford'ın olduğunu farz etmeliyiz. | Open Subtitles | يجب أن نفترض أن (برادفورد) كان وراء الحادث |
| İsteyebileceğini düşünmüştüm. Bir bilgisayarın olduğunu farz ediyorum. | Open Subtitles | أعتقدت أنك قد ترغب في هذا أفترض أن لديك كمبيوتر |
| Bu dosyaya erişim yetkisine sahip olduğunu farz ediyorum. | Open Subtitles | وهل أفترض أن لديك الصلاحية لدخول هذا الملف؟ |
| Keşke fahişe olsaydım o zaman şu kişi olduğunu farz ettiğim Kontes Musgrove kadar zengin olurdum. | Open Subtitles | ليتني كنت فتاة هوى، ربما كنت سأصبح ثري مثل الكونتيسة (ماسغروف) التي أفترض أنها ذلك المخلوق |
| Yolda olduğunu farz etmeliyiz. | Open Subtitles | أفترض أنها في الطريق |
| Öldürüldüğüne dair bir kanıtımız olmadığı sürece hayatta olduğunu farz etmek zorundayız. | Open Subtitles | حتى يكن لدينا دليل على مقتلها يجب أن نفترض أنها حية |
| Biraz öğretmenlik deneyiminiz olduğunu farz ediyorum. | Open Subtitles | أفترض بأن لديك بعض الخبرة في التدريس |
| Bir planının olduğunu farz ediyorum? | Open Subtitles | أفترض بأنك لديك خطة ؟ |
| Ne zaman zor bir durum oluşsa bunun senin hatan olduğunu farz ediyorsun. | Open Subtitles | متى ما بدا الموقف صعباً تفترضين بأن هذه... هذه غلطتك |