| Cadılar bayramı partisinin ilk randevu için uygun olmadığını düşündüm sadece. | Open Subtitles | لكنّي لم أعتقد أن حفل لعيد القدّيسين مناسب لتمضية أوَّل مواعدة. |
| Bunun çok önemli olmadığını düşündüm ve çok mahcup olmuştum. | Open Subtitles | لكني لم أعتقد أن الأمر مهم وكنتُ محرجة أيضًا |
| Üzücü ve stresliydi, ama masum bulunduğum için seni detaylarla sıkmanın anlamı olmadığını düşündüm. | Open Subtitles | كان شيئا فظيعا ومرهقا ولكن منذ أن أصبحت بريئة إعتقدت أنه لا يجب على أن أزعجك بهذه التفاصيل |
| İlk kalp işe yaramadığında yapacak bir şey olmadığını düşündüm. | Open Subtitles | أعني، عندما لم يتقبلة القلب الأول إعتقدت أنه كان |
| Benim için de sorun yoktu. Senin için de sorun olmadığını düşündüm. | Open Subtitles | هذا كان دائماً مُريح بالنسبة ليّ لقد تصورت أنه مُريح لك أيضاً |
| Bu konuda bir şey söylemedim çünkü önemi olmadığını düşündüm. | Open Subtitles | أنا لم أقل أى شئ لأننى لم أعتقد أن الأمر يهم |
| Önemli olmadığını düşündüm. | Open Subtitles | لم أعتقد أن هذا كان مهما. |
| Gerçek olmadığını düşündüm. | Open Subtitles | لم أعتقد أن ذلك حقيقي |
| Başka seçeneğim olmadığını düşündüm. | Open Subtitles | ... لم أعتقد أن لدي خياراً |
| Öyle olmadığını düşündüm. | Open Subtitles | إعتقدت أنه كان مخطئ |
| Ama, bunun çok kötü olmadığını düşündüm. | Open Subtitles | لكنني إعتقدت أنه لم يكن سيئا |
| Bunun Ayer ailesine ait olmadığını düşündüm, ben de Amerika'daki dağıtıcısını aradım. | Open Subtitles | تصورت أنه لا يخص (الآيرز)، لذا اتصلت بالموزع الأمريكي |