| Evet ama savunan sen olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | نعم، ولكن ليس عليك أن تكون الذي يقوم بذلك |
| Onun ölümü karşısında bu kadar metanetli olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | إنظر لا يجب أن تكون رزينا و هادئاً بعد موته |
| Ailenin geri kalanı gibi olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك أن تكوني كسائر أفراد عائلتك. |
| Hep despot olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | تعلمين، ليس عليكِ أن تكوني قوية طوال الوقت |
| Daima onunla olmak zorunda değilsin benimle de değilsin. | Open Subtitles | بمعنى أنها آمنة لا يجب أن تكوني هي دائماً ليس معي |
| Bu kadar kötü olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك ان تكون لئيما بشأنه |
| Haklı olabilirsin ama bu kadar neşeli olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | حسناً قد تكونين محقة . لكن لا يجب عليك أن تكوني فرحة جداً بشأن هذا |
| Hadi ama bu kadar sert olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | بالله عليك, ليس عليك أن تكون قاسياً هكذا حيال الأمر. |
| Bir kaç saat daha mahkemede olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك أن تكون في المحكمة لمدة الساعتين القادمتين |
| Bu konuda çok huysuz olmak zorunda değilsin | Open Subtitles | ليس عليك أن تكون فظًا عندما نتحدث عن هذا |
| Planımı beğenmediysen bir parçası olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | إذا كنت لا تحب خطتي. لا يجب أن تكون جزء منها. |
| Herkesten sorumlu olmak zorunda değilsin, biliyor musun? | Open Subtitles | لا يجب أن تكون مسؤلاً عن الجميع تعرفين ذلك؟ |
| Annemler gelmiyor diye bu kadar keyifli olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا يجب أن تكون سعيدا هكذا لان والدي لن يأتيا في العيد |
| Jen, yalnız zaman geçirebilirsin. Her saniye benimle olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | (جين)، بوسعك أن تحظي بوقت تبقين فيه مع نفسك ليس عليك أن تكوني معي في كل لحظة |
| Bu hastanede olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | أنتِ ليس عليكِ أن تكوني في هذه المستشفى |
| Yalnız olmak zorunda değilsin Danielle. | Open Subtitles | لا يجب أن تكوني وحيدة يا "دانييل". |
| Tatlım, derin olmak zorunda değilsin, sadece sevimli olmalısın. | Open Subtitles | عزيزي, ليس عليك ان تكون عميقا عليك ان تكون جميلا فقط.. ! |
| Şunu bil ki, orada olabilirsin ama olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | الأمر هو أنه يمكنك أن تكوني هناك لكن لا يجب عليك أن تكوني هناك. |
| olmak zorunda değilsin, Amy. | Open Subtitles | لن تكوني كذلك إنك بقربي |
| Yakışıklısın, yani zeki olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | أنت .. وسيم لذا لا يتوجب عليك أن تكون ذكياً |
| Bir şey yok. Artık kahraman olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا بأس ، لا يجب عليك أن تكون شجاعاً بعد الآن |
| Yalnızsan, Yalnız olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لو انك وحيدا؟ لست مضطرا ان تكون كذلك |
| Sorun değil. olmak zorunda değilsin. olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا بأس، لست مضطرة أن تكوني كذلك، لست مضطرة أن تكوني كذلك. |
| Kurban olmak zorunda değilsin. Evet. | Open Subtitles | ليس من الضروري أن تكوني ضحيّة |
| Onlara verecek kişi sen olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليكي ان تكوني الشخص الذي يعطيهم إياه |
| Dün de söylediğim gibi, Dan, burada olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | كما قلت بالامس , دان ليس عليك البقاء هنا |