| Bayan, yine de o adamın o çocuk olmasına imkan yok. | Open Subtitles | سيدتى ، لا يمكن أن يكون هذا الرجل هو ذلك الطفل |
| Çocuğun kolunu bisikletten düşerek kırmış olmasına imkan yok. | Open Subtitles | لذا لا يمكن أن يكون الطفل قد كسر ذراعه عن طريق السقوط من الدراجة |
| Bu taşaksız veledin birini boğmuş olmasına imkan yok. | Open Subtitles | مستحيل أن يكون لذاك الغبي الجرأة أن يخنق امرأة |
| Annesinin orada olmasına imkan yok. | Open Subtitles | من المستحيل أن تكون والدته هناك |
| Kraliçe olmasına imkan yok, zira Kraliçe, insanları ziyaret ettiğinde, | Open Subtitles | لا يمكن أن تكون الملكة، لأن الملكة عندما تزور الشعب، |
| Bu konuda bizden önde olmasına imkan yok. | Open Subtitles | من المستحيل أن يكون متقدماً علينا في هذا |
| Bir şehir efsanesi yaratmakla suçlanabiliriz ama bu binanın cinayet zanlısı olmasına imkân yok. | Open Subtitles | قد يكون المبنى مذنباً بتأليف أسطورة محليّة لكن محال أن يكون هذا المبنى مذنباً بارتكاب جريمة قتل |
| 18 metre olmasına imkân yok. | Open Subtitles | مستحيل أن تكون هذه ستون قدم. |
| Bunun gerçekten gözetim memuru olmasına imkan yok. Değil mi? | Open Subtitles | لا يمكن أن يكون هذا المراقب حقاً، صحيح؟ |
| Yo, yo, yo, yo. Bir şeyin bu kadar lezzetli olmasına imkan yok. | Open Subtitles | لا، لا يمكن أن يكون هنالك شيء بهذا المذاق الطيّب! |
| Yo, yo, yo, yo. Bir şeyin bu kadar lezzetli olmasına imkan yok. | Open Subtitles | لا، لا يمكن أن يكون هنالك شيء بهذا المذاق الطيّب! |
| Bu çocuğun orada yalnız olmasına imkan yok. | Open Subtitles | لا يمكن أن يكون الطفل هناك وحده |
| Bu kötü ruh halinizin nedeni olmasına imkan yok. | Open Subtitles | مستحيل أن يكون سبب كونك في هكذا مزاجٍ عكر |
| Bunun Fulton'ın fikri olmasına imkan yok. | Open Subtitles | (من المستحيل أن تكون هذه فكرة السيّد (فولتن |
| Kendi başına bu kadar, iradesi olmasına imkan yok. | Open Subtitles | لا يمكن أن تكون كذلك بتلك الإرادة القوية من تلقاء نفسها |
| Bunun annen olmasına imkan yok. | Open Subtitles | من المستحيل أن يكون ذاك أمكِ |
| Ailelerin yaşadığı yerden 28 km uzakta. Lee Walsh'ın buralarda tesadüfen olmasına imkân yok. | Open Subtitles | على بعد 18 ميل من منزليّ العائلتين محال أن يكون تواجد (لي والش) هنا محض صدفة |
| Saddam da Sünni. Irak olmasına imkân yok. | Open Subtitles | صدام) سني) "مستحيل أن تكون "العراق |
| Karısının ona bunu yapacak kadar güçlü olmasına imkân yok. | Open Subtitles | يستحيل أن تكون زوجته |
| Yaşıyor olmasına imkan yok. | Open Subtitles | مستحيل أنه على قيد الحياة |
| En az bir striptizciyi boğazlamamış olmasına imkan yok. | Open Subtitles | من المستحيل أنه لم يقم بخنق " " راقصة تعرّي واحدة على الأقل |
| Eğer hareket yeteneği göründüğü kadar sınırlıysa, saldırılara bakarsak onun yapmış olmasına imkan yok. | Open Subtitles | لو كانت قدراته محدوده لتلك الدرجة اذا من المستحيل ان يكون هو المسئول عن تللك الجرائم |
| Bu kaçığın, kızının mektup arkadaşı olmasına imkan yok diye kendi kendine düşündü. | Open Subtitles | أعتقدت أنه من المحال أن يكون هذا المغفل صديق إبنتها بالمراسلة |
| olmasına imkan yok. İçeride ölü biri olsa kokusu dışarıya-- | Open Subtitles | محال أن تكون هنا جثة بالداخل كنا لنشتم رائحتها |
| - Öyle bir şey olmasına imkan yok. - Anlamadım? | Open Subtitles | لاتوجد طريقة في الجحيم أن يحدث هذا - عفواً - |