| Kendine bir iyilik yap. Ve onu omuzlarının üstünde tut. | Open Subtitles | أذا أردت أن تجعل نفسك أفضل احتفظ بها فى كتفك |
| Nefes alıp verişinin değişimi, omuzlarının kalktığı veya gevşek olduğu ellerini tutma şeklin, dudaklarını büzmen. | Open Subtitles | كيف يتغير تنفسك, ان كان كتفك مشدوداً او مرتخياً, كيف تمسكين بيدك, ان كانت شفاهك تتحرك. |
| Kafan omuzlarının üzerinde kalsın istiyorsan, dediğimi yap! | Open Subtitles | ، إذا أردت الاحتفاظ برأسك فوق كتفيك . ستنفذ ما أقوله لك |
| Ben her zaman demişimdir, omuzlarının üzerinde akıllı bir kafa taşıyorsun sen. | Open Subtitles | قلت دائماً أن لديك رأساً جيداً على كتفيك يا "خاني" الصغير |
| Her şey o adamın geniş omuzlarının elinde! | Open Subtitles | الكل يعتمد على هذا الرجل صاحب الأكتاف الواسعة |
| Tamam kardeşim. omuzlarının üzerinde son derece güzel bir kafa taşıyorsun. | Open Subtitles | حسناً يا أختاه هذا رأس جميل الذى فوق أكتافك |
| Oğlun omuzlarının üzerinde çok bilge bir baş taşıyor. | Open Subtitles | فتاك، لديه رأس حكيم جداً على أكتافه |
| Onlara ayakta durmayı ve bacaklarını omuzlarının altında tutmayı gösterirsin. | Open Subtitles | "أنت تحتاج أن تريهم كيف يقفوا ويحافظوا على أقدامهم أسفل أكتافهم" |
| Geçen sefer buraya geldiğimde omuzlarının üstündeydim. | Open Subtitles | اخر مره نزلنا الى هنا كنت محموله على كتفك |
| Senin omuzlarının yanındayken... Ömrüm geçsin...... | Open Subtitles | " سأبقى طوال حياتي مستنده على كتفك " |
| Ne de omuzlarının üzerinde duran küçük perilere. | Open Subtitles | {\pos(192,220)} (ليس (بيتر) ولا (اليشيا ليس تلك الجنيات الصغيرة الجالسة على كتفك |
| Sanki omuzlarının üstünde koca bir varil taşıyorsun. | Open Subtitles | يبدو أنك تحمل حملاً كبيراً على كتفيك |
| omuzlarının üstünde. | Open Subtitles | إنها فوق كتفيك هذا ما أراه |
| omuzlarının düşüklüğünden anladım bunu. | Open Subtitles | تبدو مرهق من كتفيك |
| Evet, omuzlarının üzerinde. | Open Subtitles | أجل ، منسدل على الأكتاف |
| Ben de omuzlarının sahibiyim. | Open Subtitles | أنا مالك هذه الأكتاف. |
| omuzlarının üzerinde seksi bir kafası olan kötü bir fikirsin sen. | Open Subtitles | انت فكرة سيئة مع رأس جيد على أكتافك |
| Dünyanın kaderi Bay Bernhardt, omuzlarının üzerinde. | Open Subtitles | مصير العالم يا سيد بيرنهاردت على أكتافك |
| Ben onu bıraktığımda hala omuzlarının üzerinde duruyordu. | Open Subtitles | على أكتافه عندما تركته |
| Dev deniz yılanları ve kafası omuzlarının altında olan insanları anlatan masallarla Amerika'dan dönen çoğu kaşifin aksine Sloane gerçek veriler ve gerçek örneklerle dönmüştü. | Open Subtitles | علي عكس كثير من المستكشفين الذين عادوا من الأمريكتين و معهم قصص عن ثعابين البحر العملاقة و الناس الذين تنمو رؤوسهم أسفل أكتافهم عاد سلون ببيانات و أنواع حقيقية |
| omuzlarının üstünden ateş ederler. | Open Subtitles | يطلقون النار من فوق أكتافهم |