| Seninle. Ama Onun önünde değil çünkü o bir polis. | Open Subtitles | معك أنت ، لاكن ليس أمامه لأنهذاالشابشرطي. |
| Odadaydık ve benden kendisini öpmemi istedi, tam da Onun önünde. | Open Subtitles | كنا في الغرفة وهي تحاول أن تجعلني أقبّلها أمامه |
| Mike amcası, Onun önünde bağırma. -Onun gülmesine ihtiyacımız var. | Open Subtitles | عم مايك، حاول ألا تصيح أمامها تذكر أننا نحتاج إضحاكها |
| Varsayalım ki bu bir milyar ışık yılı uzaklığındaki bir güneş ve Onun önünde küçük bir toz parçası var. | TED | حول الشموس البعيدة. تخيل لثانية أن هذه شمس تبعد مليار سنة ضوئية، وجاءت أمامها بقعة صغيرة من الغبار |
| Onun önünde konuşabiliriz, değil mi? | Open Subtitles | ليس هناك مشكلة في التحدث امامها اليس كذلك؟ |
| Onun, önünde bir şey olmadan, tek bir kez yapmasını istiyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أريده أن يفعلها مرة بدون أى شئ امامه |
| Çünkü Onun önünde öyle durmak istemiyorum. | Open Subtitles | لأنني لا أريد أن أكون ضعيفًا أمام عينيها. |
| O yüzden uydu telefonunu Onun önünde kullandım. | Open Subtitles | لذا استعملت هاتف الاتصال عبر الاقمار الاصطناعيه, أمامه. |
| Onun önünde benimle sevişmeni teklif etseydim yapardın. | Open Subtitles | إذا أردتك أن تذهب لشقته الآن أن تمارس الجنس معي أمامه ستفعل |
| Onun önünde bir Fransız askerinin masasına geçmek istemedim. | Open Subtitles | لم أريد الذهاب الى طاولة الجندي الفرنسي التي أمامه |
| Onun önünde durup flüt çalarak şapkamda para toplamaya benzemez bu. | Open Subtitles | هذا ليس كما لو أنه يعزف على المزمار و أمامه طقية مليئة بقطع معدنية من الدولارات |
| Onun önünde küçük düşmeme yardım ettiğin için sağol, büyükanne. | Open Subtitles | شكراً لكِ بأنكِ جعلتيني أبدو كالأحمق أمامه يا جدتي |
| Sadece bana söylememekle kalmadın beni reddedeceğini bile bile Onun önünde kendimi küçük düşürmem için beni gaza getirdin. | Open Subtitles | وليس فقط انك لم تخبريني عنها فقد بذلن جهدك لتقنعيني بان اهين نفسي أمامه في الوقت الذي تعرفين فيه تمام انه سيرفضني |
| Tamamen soyundum ve Onun önünde tamamen çıplak ayakta durdum. | Open Subtitles | نزعت ملابسي بالكامل ووقفت أمامها عارياً كلّياً |
| Ve şimdi çingene kardeşlerim... Onun önünde diz çökmeye... ve istediği gibi, güzelliğinin Zobar'ı nasıl ele geçirdiğini göstermeye karar verdim. | Open Subtitles | ولهذا قررتُ، اخوتي الغجر أن انحني أمامها كما طلبتْ هي مني، لأري الجميع أن جمالها سيطر على زوبــار |
| Evet, ayrılınca bir daha Onun önünde aşağılanamam diye kaygılanmıştım. | Open Subtitles | منذ أن توقفنا الخروج معاً كنت أهتم بعدم إهانة نفسي أمامها |
| Onun önünde bağırma istersen. Çünkü onun gülmesine ihtiyacımız vaaaar. Tamaaaam. | Open Subtitles | عم مايك، حاول ألا تصيح أمامها تذكر أننا نحتاج إضحاكها |
| Siz delirdiniz mi? Onun önünde olur mu? Her şeyi duyuyor. | Open Subtitles | لا تنطق هذا أمامها يمكنها أن تسمع كل كلمة |
| Onun önünde her şeyi söylemek istemedim ama kızın polise gitmesine kızması şüphelinin planlarını değiştirdiğini gösteriyor. | Open Subtitles | نعم لم ارغب بقول شيء امامها ولكن غضبه بشأن ذهابها للشرطة |
| Osurmam gerekiyordu, ama Onun önünde yapmak istemedim. | Open Subtitles | وجب علي اخراج ريحاً.لكن لم اريد فعلها امامها |
| Onun önünde dans şovu yapacağınızı mı söylüyorsunuz? | Open Subtitles | هل تودين القول انك ستؤدين مثل هذا الرقص امامه ؟ |
| Onun önünde bir sorun çıkarmanı istemiyorum, tamam mı? | Open Subtitles | أنك قد تنبت المتاعب أمام عينيها |
| Baban benden nefret ediyor çünkü, Onun önünde eğilmiyorum. | Open Subtitles | والدك يكرهني لأني لم أخضع له قبل أن يكون ساحر الملك |