| Ve sen bana utanç ve hayal kırıklığından başka bir şey getirmeyeceksin tıpkı Onun yaptığı gibi. | Open Subtitles | ولن تجلب لي سوى الخزي والعار كما فعل هو. |
| Onun yaptığı gibi, hayatımı mahvetmememi söyledi. | Open Subtitles | قال لي أن لا ادمر حياتي كما فعل هو |
| Ailelerimizin çıktığımızı bilmeleri için hazır olmadığımız zaman Onun yaptığı gibi, senin Dan ile yeni ilişkilerini sakladığın gerçeğini. | Open Subtitles | " انك كنتى تحمين علاقتها الجديدة بـ" دان كما فعل هو لنا عندما لم نكن مستعدين لمعرفة عائلتى اننا نتواعد |
| Onun yaptığı da... çok şaşırtıcıydı! | Open Subtitles | و ما فعله كان مذهلا |
| Bunu düşünmek için 19 yılını harcadın, ama bu işi Onun yaptığı dışında makul bir cevap üretemedin. | Open Subtitles | كان لديك 19 سنة للتفكير بذلك ، وأنت لم تجد أي إجابة إلا أنه فعلها ؟ |
| - Bu Onun yaptığı anlamına gelmez. | Open Subtitles | -في الحقيقة لا تعني انه قد فعلها. |
| Onun yaptığı gibi? | Open Subtitles | كما فعل هو ؟ |
| Onun yaptığı gibi? | Open Subtitles | كما فعل هو ؟ |
| Ve Onun yaptığı gibi doğru olanlar için ayakta durmalı. | Open Subtitles | -ويقف مع الحق مثلما فعل هو . |
| Onun yaptığı yanlış değil mi? | Open Subtitles | -خطأ؟ و ما فعله لا ؟ |
| - Söylediği her şeyden Onun yaptığı ortada. | Open Subtitles | كل شيئ حول هذا الرجل يقول أنه فعلها |
| - Onun yaptığı çok belli. | Open Subtitles | -لمن الواضح أنه فعلها |
| - Bu Onun yaptığı anlamına gelmez. | Open Subtitles | -في الحقيقة لا تعني انه قد فعلها. |