| - Biraz öyle. - oraya gitmek güvenli mi hiç bilmiyorum. | Open Subtitles | إنّها قليلًا، لا أعرف إن كان من الآمن الذهاب إلى هناك. |
| Aslında oraya gitmek istedim, ama işte... olay oranın dışarısında oldu. | Open Subtitles | لقد كنت أعتزم الذهاب إلى هناك. هنالك الأمر حدث، في الخارج. |
| ama şu an da oraya gitmek istemezler, o zaman bunu nasıl değiştirmeli? | TED | لكنهم لا يريدون الذهاب الى هناك في الوقت الراهن , لذلك كيف يمكننا تغيير ذلك؟ |
| Bence Dünya'yı bulmak istiyordu, çünkü kendisi oraya gitmek istiyordu. | Open Subtitles | أعتقد أنه قد أراد إيجاد الأرض لأنه أراد الذهاب هناك |
| Evet, çünkü lanet olası güzel bir okul ve oraya gitmek istiyordu. | Open Subtitles | نعم، لأنها مدرسة ممتازة و هي أرادت الذهاب لهناك |
| Bir ara oraya gitmek istiyorum ama sanki hep meşgul olacak gibiyim. | Open Subtitles | أحياناً اريد أن أذهب إلى هناك لكني دوماً أكون مشغولة |
| - Biraz öyle. - oraya gitmek güvenli mi hiç bilmiyorum. | Open Subtitles | إنّها قليلًا، لا أعرف إن كان من الآمن الذهاب إلى هناك. |
| Gecenin bu saatinde oraya gitmek istemezsiniz. | Open Subtitles | أنت لا تريدين الذهاب إلى هناك في هذا الوقت من الليل |
| Böyle şeylerde iyisindir. oraya gitmek zorunda kalacak mıyız? | Open Subtitles | أنت بارعٌ بذلك، هل يجب علينا الذهاب إلى هناك ؟ |
| O da oraya gitmek istedi ama ben havamda değildim. | Open Subtitles | أرادت الذهاب إلى هناك أيضاً ولكن كنت عكر المزاج. |
| Ada milli park alanında, ve oraya gitmek yasak. | Open Subtitles | إنها فى منتزه قومى و من المحرم الذهاب إلى هناك |
| Bir anlaşma yaptım. Tek yapman gereken oraya gitmek. | Open Subtitles | اتفقنا , كل ماعليك فعله هو الذهاب إلى هناك |
| oraya gitmek bir zaman tüneline girmek gibiydi, ve kendime dair bambaşka duygularla geri döndüm. | TED | الذهاب الى هناك كان بمثابة الدخول الى كبسولة زمنية، وخرجت بشعور مختلف عن نفسى فى ذلك الوقت. |
| İzin verirseniz oraya gitmek istiyorum. | Open Subtitles | من فضلك أنا احب الذهاب الى هناك كثيرا جدا |
| Evet, uh...millet, gerçekten oraya gitmek istemezsiniz. | Open Subtitles | نعم، يا رفاق أنتم لا تريدون الذهاب الى هناك إنها ليست نزهة في الحديقة بالضبط |
| Sabahleyin oraya gitmek istemiyorum. Hem hava da soğuk ve nemli olur. - Bak, Beaky. | Open Subtitles | لا أريد الذهاب هناك صباحاً بجانب أن الأمر سيكون بغيض ، وبارد وممطر |
| oraya gitmek benim için olmayan bir sınırı geçmek gibiydi. | Open Subtitles | بالنسبة لي الذهاب لهناك كعبور حدود غير مرئية |
| Hey, çok geç değil. hala Senin için oraya gitmek istediğinizden Eğer, ben can. | Open Subtitles | لم يتأخر الوقت إذا أردت أن أذهب إلى هناك من أجلك ، فأنا أستطيع |
| Ama oraya gitmek istememin diğer sebebi bu davadaki her şüphelinin orada olacak olması. | Open Subtitles | لكن السبب الآخر لرغبتي بالذهاب إلى هناك هو لأن كل مشتبه في القضية سيكون هناك |
| Hatırlamak ve yeniden başlamak için oraya gitmek istedim. | Open Subtitles | ...أردت أن أذهب هناك لأتذكر وأبدأ من جديد |
| oraya gitmek zorunda değilsin, robotla bu işi halledebiliriz. | Open Subtitles | ليس عليك أن تذهب إلى هناك لدينا الريبوت هنا لنصف الطريق |
| Yapman gereken, oraya gitmek ve pası atmadan önce etrafına bakmak. | Open Subtitles | الذي ستفعله هو أن تذهب هناك و تنظر قبل أترمي الكرة |
| oraya gitmek kolay değildir. Ama oraya gitmemek için bir çok mazeretin olur. | Open Subtitles | ليس من السهل الذهاب إليه ولكن تشعرين بتحسن اذا ذهبتي إليه. |
| - Neden oraya gitmek istiyor... | Open Subtitles | ...ماذا في العالم يجعلك تريد أن تذهب الى هناك |
| Böyle kötü bir olaydan sonra kimsenin oraya gitmek isteyeceğini sanmıyorum. | Open Subtitles | لقد حدث أمر مأساويّ هنالك ؛ فمن يرغب بالذهاب هناك ؟ |
| Bir yarışma kazandık, ve oraya gitmek çok zordu. | TED | فزنا في المسابقة، وكان مؤلما الوصول إلى هناك. |
| Kaynakları listeleyebilirseniz oraya gitmek için ne gerektiğini bilirsiniz. | TED | عندما تعدون قائمة الموارد، ستعرفون ما ستحتاجونه للوصول إلى هناك. |
| Hep oraya gitmek istemiştim. Ve şimdi bir nedenim var. | Open Subtitles | أردت دائما سببا للذهاب الى هناك, والأن انا لدى واحدا. |