| Bir gün Tanrı bütün otları yakar ve ekinleri kurtarır. | Open Subtitles | ويوم ما سيحرق الله الأعشاب الضارة ويبقي الفاكهة يا بيلي |
| Burada Gap için bir bina var, San Bruno, Kaliforniya'nın eski otları çatısında. | TED | هنا مبنى لشركة قاب ، حيث الأعشاب القديمة لـ سان برونو، كاليفورنيا، توجد على السطح. |
| Binlercesi en az Roma yolları kadar düzgün sütunlar boyunca otları yuvalarına taşırlar. | Open Subtitles | طوابير منهم يحملون العشب عائدين إلى العش عبر الطريق السريع باستقامةٍ كطرق الرومان. |
| Çimenleri kesip otları yakacaktım. Ağaçları budayacaktım. | Open Subtitles | أردت أن أجزّ العشب و أن أحرق الأعشاب الضّارة و أن أشذّب الأشجار |
| Neden mayasız ekmek ve acı otları yiyoruz? | Open Subtitles | لماذا نتناول خبز ليس به خميره و أعشاب مُره ؟ |
| otları kim çaldıysa silahı vardı ve bodrum kapısına ateş etti. | Open Subtitles | من سرق الحشيش كان يحمل سلاحاً .. وأصاب قفل باب القبو |
| Biz otları biçeriz ki bu bizi inek yememiz için acıktırır. | Open Subtitles | نحن نجز الحشائش وهذا يجعلنا جوعى أكثر ونريد أكل البقر |
| Yabani otları temizlemeye yetecek işgücü yok. | Open Subtitles | و ليس هناك وقت كافي لازالة الاعشاب الضارة باليد |
| Ortada otları turşu yapıyoruz. | TED | لذلك فنحن نخلل مخلل الأعشاب في المنتصف. |
| Bu yabanı otları alıp, gerçekten örerek satılabilecek ürünlere dönüştürecektik. | TED | وهكذا أخذنا هذه الأعشاب الضارة ونسجناها فعلاً وحولناها إلى مصنوعات يمكن بيعها. |
| Tüm suyu ve topraktaki besini sadece ağaçlarımıza saklamak istiyoruz, bu yüzden zemindeki yabani otları temizliyoruz. | TED | نود الحفاظ على كل الماء والتغذية المتاحة للتربة من أجل أشجارنا فقط، لذا نزيل الأعشاب النامية على الأرض. |
| Robotlar da vardır, örneğin, ... ... yarım inçlik ayrıştırıcılarla, .. ... yabani otları tanıyabiliriz. | TED | وهناك أيضا الروبوتات ، على سبيل المثال ، الذي يستطيع التعرف الأعشاب مع دقّة تقدّر بنصف بوصة. |
| Rüzgarın nereden estiğini anlamak için, otları havaya savururdum. | Open Subtitles | ولم أنقطع أقتلع العشب لأعرف منه من أين تهب الريح |
| Bir güle sahiptin ama sen gittin yabani otları yoldun. | Open Subtitles | كان لديك زهره جميله ولكنك طمعت في العشب الضار |
| Evet. Kaplumbağam tüm otları yiyip ölmeden önce onun içinde yaşıyordu. | Open Subtitles | أجل, سلحفاتي كانت تعيش بداخله قبل ان تأكل كل العشب و تموت |
| Neden mayasız ekmek ve acı otları yiyoruz? | Open Subtitles | لماذا نتناول خبز ليس به خميره و أعشاب مُره ؟ |
| Dağlardaki tüm otları ve bitkileri inceledim. O yüzden genelde kötü şeylerin tadını ayırt edebilirim. | Open Subtitles | لقد تربّيت على معاينة كلّ أعشاب البَرِيّة، لذا غدوت أشعر بفساد أيّ شيء حال فساده. |
| - Hayır, bana otları söktüğün yerleri gösterdiler, aynı burada yaptığın gibi. | Open Subtitles | كلا ما فعلوه أنهم أروني أين تعود لقص الحشيش كما فعلت هنا |
| Umarım otları eldiven bölmesinden çıkarmışsındır. | Open Subtitles | أرجو أن تكون أخذت الحشيش من علبة القفازات. |
| Çık ve doğumda ölen anne ve bebeklerin mezarlarındaki bütün çöpleri ve yabani otları temizle. | Open Subtitles | ونظفي كل هذه الحشائش والقاذورات التي تغطي قبور الرُضع وأمهاتهم الذين ماتوا أثناء الولادة |
| Büyükannen çocuğun birine otları biçtirirdi. | Open Subtitles | نعم، جدتكَ كَانَ عِنْدَهُا صبي يجزُ الاعشاب |
| Erişte otları denizde yetişmeyi başarmış tek çiçek veren bitikilerdir. | Open Subtitles | نبات السيجراسيس: النباتاتَ المُزهِرةَ الوحيدةَ الذي يستطيعَ النَمُو في البحرِ |
| Bütün sigara izmaritlerini, kağıt parçalarını ve otları toplamanızı istiyorum. | Open Subtitles | أُريدُك أَنْ تَلتقطا كُلّ عقب سيجارة كُلّ قصاصة ورق، كُلّ عشب ضار |