| Biliyorsun yemekhanede oturmak için sandalye içki içmek için de bardaklar var. | Open Subtitles | أنت تعرف أن هناك كراسي للجلوس عليها وأحتساء الشراب مع هذه الفوضى |
| Hayır, oturmak için haftada iki ya da üç kez geliyor. | Open Subtitles | -كلا , انها تأتى للجلوس فقط مرتان أو ثلاثة خلال الأسبوع |
| Onlarla bir yere oturmamalıydın. oturmak için yapılmamışlar. | Open Subtitles | لا يُفترض أن تجلسى عليهم ليسوا بنطلونات للجلوس |
| Kokpitte oturmak için eğitimli ve hazırdı. | Open Subtitles | لقد تدرب وكان جاهزا للجلوس بقمرة القيادة |
| Gün batımında ölüler, mezarlığın kaldırımı boyunca akşam serinliğinde oturmak için ortaya çıktılar. | Open Subtitles | عند الغروب,يأتى الموتى ليجلسوا فى برودة المساء على طول رصيف مشاة المقابر |
| Oraya koştura koştura susup oturmak için gitmedim. | Open Subtitles | تعتقد اني حركت جسمي و قطعت نصف المدينة لأجلس عنده بصمت |
| Milt subayların içinde beni masasına oturmak için davet eden ilk kişiydi. | Open Subtitles | ميلتون " كان أول رجل دعاني للجلوس" على مائدة الضباط أثناء الفوضى |
| Sadece tahtta oturmak için inmiştim. | Open Subtitles | حسناً لقد ذهبت إلى هناك فقط للجلوس على العرش |
| Bir sınıfta somurtuk yalancı suratımızla oturmak için fazla olgunuz! | Open Subtitles | ناضجين جداً للجلوس في الصف مع غشاشه كاذبه |
| Oğlunuz önde oturmak için çok küçük. | Open Subtitles | ان ابنك صغير جدا للجلوس في المقعد الامامي |
| Michael? Japon restoranı! oturmak için ayakkabılarımızı çıkartmıştık. | Open Subtitles | المطعم اليابني, لقد خلعنا احذيتنا للجلوس فيه, لقد وضعت أدة للتنصت في حذائي |
| oturmak için çok uygun bir zaman Lewis | Open Subtitles | سوف نموت في هذا القطار اللعين أتراه وقتاً مناسباً للجلوس الآن يا لويس؟ |
| Evrak işlerini önemsemiyorum. Arada bir oturmak için fırsatım oluyor. | Open Subtitles | لا أمانع الأعمال الورقيه إنها تعطيني فرصه للجلوس |
| Bunların altında bir yerlerde bir kanepe var...oturmak için. | Open Subtitles | مكانٌ ما تحت كل ..تلك الأغراض أريكة للجلوس |
| Küratör bana şöyle dedi, "Bu çok saçma, biliyorsun, burası New York, bu sandalye boş kalacak, kimsenin senin önünde oturmak için zamanı yok." | TED | قال لي المشرف، "هذا سخيف، أنت تعرفين، هذه نيويورك، سيكون الكرسي فارغا، لا أحد لديه الوقت للجلوس أمامك." |
| Bu koku hatırlatıyor... 5 DOLARA SATILIK SANDALYE OTURMAK İÇİN İDEAL | Open Subtitles | هذه الرائحة تعيدنى إلى الماضى مقعد للبيع, خمسة دولارات" "أو أى عرض أفضل, رائع للجلوس عليه |
| Kucağına oturmak için bilete ihtiyacım var mı? | Open Subtitles | هل أحتاج تذكرة للجلوس في حضنك؟ |
| Şimdi dışarıdalar yemek zamanına kadar oturmak için, | Open Subtitles | تكون بالخارج للجلوس في وقت الوجبات |
| Ama biz dışarıda oturmak için biraz soğuk, içeride oturmak için biraz sıcak olan Belçika'da yaşıyoruz. | Open Subtitles | و لكننا نعيش في "بلجيكا" وهي باردة قليلاً للجلوس في الخارج و حارة قليلاً للجلوس في المنزل |
| Yüksek bahisli, gizli ve zenginlerin saha kenarında oturmak için servet ödediği dövüşler. | Open Subtitles | الأن هم يقاتلون في معارك شديدة الخطورة تحت الأرض حيث يتواجد المشجعين يدفعون الكثير من الدولارات ليجلسوا أمام الحلبة |
| Ama diğer günler, uzun masada diğerleriyle oturmak için kaburgalarından tutulup kaldırılan ve bebek evindeki yemek odasına yerleştirilen benim. | TED | لكن في أيام أخرى أكون أنا من يُحمل من الأضلاع ومن ثم أُوضع علي طاولة عشاء بيت الدمى لأجلس مع الأخرين علي الكراسي الطويلة. |