| Hayır. Senin büyük adamı oynadığını görüyorum. Bunun ne demek olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | لا ، لقد رأيتك تلعب الضربة الكبرى و أعرف سبب كل ذلك | 
| Burada bütün gün durup, oyuncak bebeklerle oynadığını mı söylüyorsun? | Open Subtitles | اتقول لي انك تقف اليوم كله تلعب بهذه العرائس ؟ | 
| Peki o zaman oyunu ne kadar iyi oynadığını görelim. | Open Subtitles | حسنا، ثمّ، دعنا فقط نرى كم حسنا يلعب تلك اللعبة. | 
| General'in Multinational'in baş yöneticileriyle birlikte golf oynadığını tesbit ettik. | Open Subtitles | إكتشفنا للتو ان الجنيرال يلعب الجولف مع أحد زعماء الدوليين | 
| Benimle oynadığını göremedim bile. | Open Subtitles | أنا حتى لم أستطع أن أرى أنها كانت تتلاعب بي | 
| Çünkü ben gerçekten de geriye dönüp baktığımda aslında bu raslantıda, teknolojinin önemli bir rol oynadığını kavradım. | TED | لإني حقاً أعتقد، عندما أنظر كيف إنتهيت إلى هنا في تلك المصادفة، أجد التكنولوجيا قد لعبت دوراً هاماً في ذلك | 
| Bak nasıl bir oyun oynadığını bilmiyorum, ama ben acil servis pilotuyum. | Open Subtitles | أنظر لا أعلم أي لعبة أنت تلعبها ولكن أنا طيار طبي طارئ | 
| Bitkilerin birçok temel rol oynadığını biliyoruz. | TED | كلنا يعلم بأن النباتات تلعب دورا أساسيا. | 
| Ayrıca kostümlerin hikâye anlatımında önemli bir rol oynadığını işin başında öğrendim. | TED | كما تعلمتُ مبكراً أيضاً أن الأزياء يمكنُ أن تلعب دورًا مهماً في سرد القصص. | 
| Büyük oynuyorsun. Herkes senin büyük oynadığını söylüyor. | Open Subtitles | أنت تلعب علي أكثر من ذلك، هذا ما يقوله الجميع. | 
| Kedinin geri dönüp farelerin oyun oynadığını görmesi çok nahoş. | Open Subtitles | كريه جدا أن تعود القطط لتجد أن الفئران تلعب | 
| Ne zaman ciddi olduğunu, ne zaman oyun oynadığını anlayamıyorum. | Open Subtitles | لا أعرف متى تلعب ألاعيبك، و متى تكون جاداً؟ | 
| Teğmen, bu küçük çocuğun kaldırımda oturup bir gübre yığınıyla oynadığını görür. | Open Subtitles | الملازم المبتدء رأى طفلاً صغيراً يجلس على الرصيف يلعب بكومة من الروث | 
| Yolculuğunuzda size yardımcı olan herkesin hedeflerinize ulaşmada büyük rol oynadığını anlamanız gerekiyor. | TED | فيجب أن تفهموا أن كل من يساعدكم في رحلتكم يلعب دورًا كبيرًا في إيصالكم لأهدافكم. | 
| Birinci sınıfa başladığımda, çocukların gruplar halinde oynadığını farkettim. | TED | فعندما كنت بالصف الأول، لاحظت كيف يلعب الأطفال في مجموعات. | 
| Internetteki belli başlı büyük isimlere şöyle bir bakın, reklamın büyük bir rol oynadığını göreceksiniz. | TED | فقط قم بإلقاء نظرة على أهم الأسماء الموجودة، وستلاحظ أن الإعلان يلعب دورا كبيرا. | 
| Karartmalar uygulayarak enerji fiyatlarıyla oynadığını biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أنك كنت تتلاعب بأسعار سوق الطاقة بمداخلات قسريّة | 
| Oo dostum, daha önce oynadığını söylememiş miydin? | Open Subtitles | . يا رجل , أعتقد بأنك قلت أنك لعبت ذلك من قبل | 
| - Oyunu yanlış oynadığını söylemeye içim el vermemişti. | Open Subtitles | لم أستطع إخبارها إنها كانت تلعبها بطريقة خاطئة خطأ , لماذا ؟ | 
| Kalacak bir yer olmadığından bilgisayarımı orada bırakıp, uzaklaştım, birkaç ay sonra geri döndüğümde çocukların bilgisayar oyunu oynadığını gördüm. | TED | لم يكن هناك مكان لأستقر به، فوضعت جهاز الحاسوب ثم ذهبت و عدت بعد بضعة اشهر، وجدت الاطفال يلعبون الألعاب عليه | 
| Rahibelerle voleybol oynadığını gördüğüm günden beri kendime mani olamadım. | Open Subtitles | منذ أول يوم رأيتك فيه تلعبين الكرة مع الراهبات لم أتمالك نفسى | 
| Şu an oyunu kimin oynadığını ve kiminle oynanıldığını biliyorum. | Open Subtitles | أعرف من يتلاعب بمن، في الوقت الحاضر حالما تبدأ اللعبة | 
| Delillerle senin oynadığını söyleyebilecek tek kişi öldü. | Open Subtitles | الذي يمكن أن يشهد بأنّكِ كنتِ من عبث بالدليل هو ميت. | 
| Orlin rahibin virüsü yaratırken kendi DNA'sı üzerinde oynadığını düşünüyor. | Open Subtitles | يعتقد (أورلين) أن الراهب تلاعب جوهرياً.. بحمضه النووي لصنع الفيروس | 
| Alex Karev, Dr. Hunt'a Dr. Grey'in benim klinik deneyim üzerinde oynadığını bildirmiş. | Open Subtitles | أليكس كاريف أخبر د.هنت ان د. غراي تلاعبت بتجاربي السريرية | 
| Şimdiki gibi, dudaklarının oynadığını görüyorum ve konuştuğunu duyuyorum ama bana gerçek gelmiyor. | Open Subtitles | مثل, الآن, أرى شفتيك تتحركان و أسمعك تتكلمين و لكن لا يبدو حقيقياً لى | 
| Bir kızı oynadığını biliyorum ama... | Open Subtitles | أعْرفُ بأنّك تَلْعبُ دور البنت , لكن تعال | 
| Nerede oynadığını kimseye söylemez. Sadece bir kaç saatliğine ortadan kaybolur. | Open Subtitles | لا تخبر احد انه يلعبها هو يسافر فقط لساعتين | 
| Fakat bu öğrenme egzersizlerinde insanların ne rol oynadığını merak ettik. | TED | ولكننا نتسائل عن الدور الذي لعبه الإنسان في تدريبات هذه اللغة. |