| Üstünde bir Kripton sembolü vardı ve parlıyordu. | Open Subtitles | وكان يحوي رمزاً كريبتونياً وكان يلمع |
| Güneşi göremiyordum, ama güneşin bulunduğu yönde sis kırmızı biçimde parlıyordu. | Open Subtitles | لم أستطع رؤية الشمس ولكن الضباب كان يتوهج باللون الأحمر فى اتجاهها |
| #Gece yarısı gökyüzüne sorduğumda# #yıldızlar parıl parıl parlıyordu.# | Open Subtitles | عندما أسأل السماء في منتصف الليل أرى النجوم تلمع وحسب |
| Bulutlar yerlerindeydi. Güneş parlıyordu. Kuşlar uçuyordu. | Open Subtitles | الغيوم لا تزال تتحرك والشمس لاتزال مشرقة ، والطيور تخفق بأجنحتها |
| Gözleri kor kömür gibi parlıyordu. | Open Subtitles | أصبحت عيناه متوهجة كالفحم القرمزي. |
| Söylüyorum, parlıyordu. | Open Subtitles | إنني أؤكد لك، لقد كان متوهجاً. |
| Ağaçların arkasında bir şey parlıyordu. Ne olduğunu bilmiyorduk- | Open Subtitles | لقد كان هنالك توهج خلف الشجر ولم تكن لدينا فكرة عما يكون |
| Kadınların parfüm kokulu saçları vardı. Her şey parlıyordu. | Open Subtitles | والنساء قد عطرن شعرهن وكل شئ كان يبرق |
| Dün demliklerden sadece biri parlıyordu. | Open Subtitles | بالأمس، واحدة من هذه الأباريق كان يلمع |
| - Dillerindeki çamur parlıyordu. | Open Subtitles | و الطين يلمع على سراويلهن |
| Bu yüzden parlıyordu. | Open Subtitles | وهذا هو ما جعله يلمع. |
| Karanlıkta aniden parlıyordu ve fotoğrafik plakalarda ruhani desenler oluşturuyordu. | Open Subtitles | كان يتوهج تلقائياً في الظلام و كان يصنع أشكالاً شبحية علي اللوحات الفوتوغرافية |
| Belki de taş onun şeytani hareketlerinden ötürü parlıyordu. | Open Subtitles | ربما يتوهج الحجر باللون الأحمر بسبب أفعالها الشريرة |
| Yüzü parlıyordu. | Open Subtitles | كان وجهها يتوهج |
| Kırmızı gözleri cehennem ateşi gibi parlıyordu. | Open Subtitles | أعين حمراء تلمع كشعلتين من نار الجحيم |
| Çamurda parlıyordu. | Open Subtitles | لقد كانت تلمع بين الوحل |
| 10 Eylül 2001'de New York'ta da güneş parlıyordu. | Open Subtitles | حسنا، كانت الشمس مشرقة في نيويورك في 10 سبتمبر 2001 |
| Birçoğu diğerlerine göre parlıyordu. | Open Subtitles | معظمها كانت متوهجة |
| Yeşil, zümrüt gibi parlıyordu. | Open Subtitles | الأخضر، متوهجة مثل الزمرد. |
| Bütün vücudu parlıyordu. | Open Subtitles | جميع جسده كان متوهجاً |
| - Meteor danesi. Geçen sefer mahşer atlısının yakınında iken parlıyordu. | Open Subtitles | النيزك، توهج أحمراً عندما كُنت بقرب الفارس السابق |
| Kadınların parfüm kokulu saçları vardı. Her şey parlıyordu. | Open Subtitles | والنساء قد عطرن شعرهن وكل شئ كان يبرق |
| Ayakkabıları ve rozeti parlıyordu. Bir asker gibiydi. Belki daha da iyi. | Open Subtitles | الحذاء, والشارة يلمعان كان مثل الجندى, بل أفضل |