| Ama fazla parlaktı, anne. Anladın mı? | Open Subtitles | لقد كان لامع جدا يا أمي، حسنا؟ |
| Çok parlaktı. Gözleri yakıyordu. | Open Subtitles | لامع جداً، يؤذى البصر |
| Yüzüğü takan bütün Fenerler arasında bir tanesinin ışığı diğerlerinden daha parlaktı. | Open Subtitles | من بين كل الفوانيس الذين ارتدوا ذلك الخاتم، ثمّ واحد لمع ضوءه أكثر من الجميع. |
| Yüzüğü takan bütün Fenerler arasında bir tanesinin ışığı diğerlerinden daha parlaktı. | Open Subtitles | من بين كل الفوانيس الذين ارتدوا ذلك الخاتم، ثمّ واحد لمع ضوءه أكثر من الجميع. |
| Neden söz ettiğini bilmezmiş gibi konuşuyordu, gözleri çok parlaktı ve garip bakıyordu. | Open Subtitles | تتحدث كما لو أنها لا تعرف ما تقول عيناها لامعتين وشاردتين |
| Soğuk, pürüzsüz ve parlaktı. | Open Subtitles | كانت باردة .. ناعمة تلمع |
| O kadar parlaktı ki, geceyi gündüze çevirdi. | Open Subtitles | ملأ السماء لقد كان لامعاً جداً , حوّل الليل إلى نهار |
| Cücenin hastalığı tüm vücuduna yayılmış. Galyum taraması bu yüzden çok parlaktı. | Open Subtitles | مشكلة القزمة شاملة الجسد كله لهذا كان فحص الجاليوم ساطعاً |
| Nixon'ın ise geleceği parlaktı. | Open Subtitles | (لمع اسم (نيكسون |
| Gözleri parlaktı ve kayıtsızdı. | Open Subtitles | وعيناها كانتا لامعتين وخالية من العاطفة |
| Evet.Daha parlaktı. | Open Subtitles | لا، إنها تلمع أكثر من الجواهر |
| Ama benimkiler hala parlaktı. | Open Subtitles | بينما أحلامي مازالت تلمع |
| Cildi parlaktı. | Open Subtitles | جلده كان لامعاً |
| Dikkatliydim, Eugene. Sadece, o kadar parlaktı ki. | Open Subtitles | لقد كنت حذراُ يوجين,الضوء كان ساطعاً |