| Onlar daha araştırma yapamadan Kırım savaşı patlak verdi ve bu durum arkeolojik araştırmaların birkaç yıl beklemesine neden oldu. | TED | وقبل أن يكتشفوا أكثر، اندلعت حرب القرم وأحبطت طموحانهم الأثرية لعدة أعوام. |
| Kalabalıkların karantinaya alınması gerekti ve ayaklanmalar patlak verdi. | TED | أعداد هائلة من البشر كان يجب عزلها في بعض المناطق، و اندلعت أعمال الشغب. |
| Hayır aşkım, eminim başkan da dahil hepimiz ne kadar zeki olduğun konusunda hemfikiriz ama patlak lastiği takman aptalca birşey. | Open Subtitles | كلا يا حبيبي، أظن أننا جميعًا نتفقوبمافي ذلكالرئيس.. بأنك رجل ذكي جدًا لكنك غبيًا في وضع إطار إحتياطي مثقوب. |
| patlak lastikle yalın ayak bisiklet sürüyordu. | Open Subtitles | كان حافي القدمين، يقود دراجة ذات إطار مثقوب. |
| Fakat kız gruplarından birinin skandalı patlak verince kısa sürede unutuldu. | Open Subtitles | ولكنْ سُرعان ما نُسيتْ بعد اندلاع .فضيحة فتاةٍ من فرقة غنائية |
| Öyle çekingendi ki, konuştuğunda sesi patlak lastik gibiydi. | Open Subtitles | خجولة جداً لدرجة أن صوتها يشبه هسيس الهواء الخارج من عجلة مثقوبة |
| Banka soyan şu yeni patlak. | Open Subtitles | هناك وافد جديد يقوم بسرقة البنوك |
| Kurucu'nun doğru söyleyip söylemediğini anlamanın tek yolu bir patlak getirmek. | Open Subtitles | تسليم خارق جديد يعتبر الطريقة الوحيدة لمعرفة صدق المؤسس. |
| Onlar, bir kavga patlak verdiği zaman, orta yolu bulmak için sosyal hizmetleri aramanın işe yaramayacağını düşünüyorlardı. | TED | كانوا يعتقدون بأن طلب الخدمات الإجتماعية لن تكون حلاّ وسطا للحجج التي اندلعت. |
| 2009 yılında İran'da gerçekleşen başkanlık seçimlerini takip eden aylarda, ülkenin dört bir yanında protestolar patlak verdi. | TED | في الأشهر التي تلت الانتخابات الرئاسية لعام 2009 في إيران، اندلعت الاحتجاجات بجميع أنحاء البلاد. |
| Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde sonuç herkesin beklediğinden daha uzun süren siper savaşıydı. | TED | وهكذا عندما اندلعت الحرب العالمية الأولى، كانت النتيجة حرب الخنادق التي استمرّت لوقتٍ أطول مما كان متوقعًا. |
| Otoyolun güvenlik şeridinde bir patlak lastik bulduk. | Open Subtitles | لقد وجدنا اطار مثقوب على أول الطريق السريع |
| Madem lastiğiniz patlak değil hadi git bakalım. | Open Subtitles | ليس لديك أى إطار مثقوب ، هيا ، قُد السيارة |
| Sana patlak bir lastik yerine adalet getireceğim. | Open Subtitles | سأجلب لك العدالة بدلاً من إطار مثقوب. |
| Bu, 1965 ve 1971'deki Hint-Pakistan Savaşlarının patlak vermesine sebep oldu. | TED | ساهم هذا في اندلاع الحروب في 1965 و 1971. |
| Bu kader değil. Sadece patlak bir lastik. | Open Subtitles | ليس قدراً وإنّما مجرّد عجلة مثقوبة |
| Jedikiah kayıp, kaçırıldı, asi bir patlak ışınladı onu. | Open Subtitles | (جاديكايا) مفقود، تم إختطافه، تم تنقله فوريًا عن طريق وافد خارق جديد وغد |
| Eğlence sektöründe bir uyuşturucu skandalının patlak vereceğine dair söylentiler var. | Open Subtitles | هُناك إشاعة أنّ فضيحة المٌخدرات ستندلع فى قطاع الترفية |
| Virüs yayıldığı ve patlak verdiğinde etkisi altına aldığı Senegal ve diğer ülkelerde durduruldu. | TED | تم إيقافه في السنغال حيث انتشر، و أيضاً في بلدان أخرى تعرضت، و انتشر فيها الفيروس. |
| Hayır, sol hoparlör patlak. | Open Subtitles | يبدو أن المكبر من جهة السائق معطوب |
| Jandarma patlak lastikli bir adama yardım etmek için kenara çekmiş arabasını. | Open Subtitles | الشرطي توقف لمساعدة سائق السيارة مع إطاره المثقوب في منتصف الليل |
| Topa vur patlak Göz. | Open Subtitles | اركلي الكرة, أيتها البابايا |
| Ne bok çukuru be. Bir patlak niye burada takılmak ister ki? | Open Subtitles | يا لها من حماقة لمَ وافدة خارقة تآتي هنا؟ |
| patlak bir lastiğimiz var. | Open Subtitles | لدينا إطار مخروق |
| 2 lastiğimiz patlak ve tek yedeğimiz var. Evet. | Open Subtitles | سيارتنا فيها إطاران مثقوبين و ليس لدينا إطار احتياطي ثاني |
| Andrew Şaplak, patlak ve Patpat'a bir kız karakter koyacakmış. | Open Subtitles | اندرو اراد تقديم شخصيه انثى لـ سناب , كراكل وبوب |