Pazar günleri, bir an önce gitmeyi düşünen akrabalarımı görüyorum. | Open Subtitles | . .. أرى الكثير من الأقرباء أيام الأحد .. .متلهفون |
Pazar günleri annem, babam ve babamın metresiyle yediğimiz akşam yemeklerini hatırlattı bana. | Open Subtitles | هذا يذكرني بالموقف المربك أثناء العشاء في أيام الأحد مع أمي وأبي وعشيقته |
Ve hâlâ Pazar günleri kilisede onun için mum yakıyorum. | Open Subtitles | ولا زلت أشعل الشموع تكريماً لروحها في أيام الأحد بالكنيسة. |
Annem ve babamla Pazar günleri kiliseden sonra brunch için buraya gelirdik. | Open Subtitles | اعتاد والديّ على إحضاري هنا لوجبة الفطور والغداء بعد الكنيسة أيام الآحاد |
Beni Pazar günleri Bloody Mary içip, omlet yemeye çağırırlardı. | Open Subtitles | لقد كانوا يستضيفوني ويقدموا لي عصير الكوكتيل والبيض يوم الاحد |
Sadece bazen Pazar günleri, çocuklar bende değilken içiyorum. | Open Subtitles | بأيام الأحد فقط، عندما لا يكون الأطفال معي |
Zamane çocukları Pazar günleri Crawford'la Davis'in eski filmlerini izleyerek büyüyor. | Open Subtitles | أطفال اليوم نشأو وهم يشاهدون افلام العجوزين كروفورد وديفس أيام الأحد |
Ve bu insanlar Wall Street şirketlerini yöneten, Pazar günleri, gelip paylaşan insanlardır. | TED | وهؤلاء الشعب نفسهم رواد شركات وول سانت الذين يظهرون أيام الأحد ويتشاركون |
Pazar günleri de ekstra özel bir iskambil oynarız. | Open Subtitles | و في أيام الأحد, نستطيع أن نلعب لعبة أضافية و خاصة بالورق |
O zaman burada yanında kalma değil de, beni Pazar günleri çıkarma ihtimalin olur. | Open Subtitles | ..عندها سيكونذلك ممكناً. أن لا تبقيني هنا معك، بل أن تأخذني للخارج في أيام الأحد |
Pazar günleri de mi şehir dışından kişilerle görüşüyor? | Open Subtitles | أم أنه يجتمع مع أشخاص من خارج المدينة في أيام الأحد كذلك ؟ |
Pazar günleri, durduğum yerden seni görmediğimi sanıyorsun. | Open Subtitles | أنت تعتقد بأني في أيام الأحد لا أراك من حيث أقف |
Pazar günleri günah çıkarma ayinine gelirdi. | Open Subtitles | كان يأتى أيام الأحد لتلقّى الإعترافات قسيس المدرسة الداخلية ، الأب ميجيل |
Nasıl girdik anlamadım. Pazar günleri çok yoğun olur burası. | Open Subtitles | ما زلت لا أصدق أننا دخلنا هذا المكان مزدحم عادة أيام الأحد |
Pazar günleri yaptığım ikinci işi biliyor musun? | Open Subtitles | اذاً أنتِ تعلمين بالخدمة الثانية التى يضيفونَها أيام الأحد |
Pazar günleri, durduğum yerden seni görmediğimi sanıyorsun. | Open Subtitles | أنت تعتقد أننى لن أراك أيام الآحاد من حيث أقف |
Pazar günleri senin gibiler Bağdat caddesine bu yüzden çıkıyorlar. | Open Subtitles | تعرف أن أمثالك يخرجون فى شارع بغداد أيام الآحاد فقط لهذا السبب |
Zaten sadece Pazar günleri görme şansım oluyor. Oyununu yarın da oynar. | Open Subtitles | لا اتوقع رؤيته الا يوم الاحد يمكنه اللعب باقي الايام |
Pazar günleri içeride kontrol sende olacak. | Open Subtitles | بالداخل هناك، بأيام الأحد أنت المسئول |
Pazar günleri birlikte Sausalito'da yemeğe çıkan galeri sahipleriyle eleştirmenlerin oluşturduğu gizli bir topluluk neyin "havalı" olduğuna karar veriyor. | Open Subtitles | هناك مجتمع سري مكون من مالكي المعارض و النقاد يجتمعون على الغداء كل يوم أحد ليقرروا ما هو الفن الجميل |
Bana eski kafalı diyebilirsin ama Pazar günleri parkı çok seviyorum. | Open Subtitles | قل عني عتيق اذا أردت ريتشارد لكنني أعشق الحديقة يوم الأحد |
Pazar günleri kilisede yanında oturan bir çocukken papaza bağırışlarını, kilise mihrabına dinleyen herkese her şeydeki adaletsizliği haykırmasını dinledim. | Open Subtitles | كنت أجلس بجانبه كفتى بيوم الأحد حينما صرخ على القس أمام المذبح... وعلى أي شخص قد يستمع إليه عن الظلم بكل شيء |
Yeğeninin adı Pazar günleri, bira içme yarışı yaptığımız şehir mi olacaktı? | Open Subtitles | أكان يمكن لابنة أختكَ أن تسمّى تيمّناً بمدينة كنّا نسرق فيها الجعّة أيّام الآحاد |
Pazar günleri hariç her gün köpekler gibi çalıştığını da söyledi. | Open Subtitles | كما إنها قالت أفسدت أمر ستة طرق ليوم الأحد |
Benim de eskiden arkadaşlarım vardı. Pazar günleri futbol izlerdik. | Open Subtitles | كان لديّ أصدقاء، كنّا نشاهد مباريات كرة القدم أيّام الأحد. |