| Portland'a geldiğimden beri iki ya da üç olay var. | Open Subtitles | منذ ان كنت في بورتلاند كان لدينا حالتين او ثلاثة |
| Şu anda tam Portland'ım, insanlar bana bakıp "Bu Portland'ın başkanı mı?" diyorlar. | Open Subtitles | انا من بورتلاند الان كلهم يحدقون بي هل هذا هو رئيس بورتلاند ؟ |
| Portland'da bir otel odasında tek başına, arkadaşsız, yalnız başına oturmak... | Open Subtitles | جالسا في غرفة فندق في بورتلاند بمفردك تماما، بلا أصدقاء، وحيدا |
| Bu Portland'a tek gidiş biletinin sebebini açıklıyor. | Open Subtitles | ذلك يجب أن يغطي ثمن تذكرة واحدة إلى بورت لاند |
| Portland Rıhtımı'na bir kamyonetle gitmenizi istiyorum. | Open Subtitles | أوَدُّ أَنْ تكُونَ شاحنتُكَ في أحواضِ سفن بورتلند اللّيلة. |
| Rachel'ı Portland'a götürme konusunda seninle tartıştığım için özür dilerim. | Open Subtitles | كانت غلطة مني ان اجابهك بشأن اخذ رايتشل الى بورتلاند |
| Bayanlar baylar, 402 numaralı Portland uçağı 10 dakika sonra kalkacaktır. | Open Subtitles | سيداتى وسادتى الرحلة 402 المتجهة الى بورتلاند تغادر فى 10 دقائق |
| Portland'da kaçak yaşayan bir sürü Wesen var. Sen bu işte iyisin. | Open Subtitles | هناك العديد من الفيسن المخيفين طلقاء في بورتلاند ذاك ما تبرع فيه |
| Portland vatandaşlarını polisin elinden geleni yaptığına dair temin ederim. | Open Subtitles | أودّ تطمين مواطني بورتلاند أن الشرطة تقوم بكل ما بوسعها |
| Kara Pençe yönetimi ele geçirmek istiyor, Portland'da Renard ile başlayacaklar. | Open Subtitles | المخلب الاسود تريد ان تسيطير علي الحكومة وبدأو برينارد في بورتلاند |
| Belki Portland şu anda ailemizin yaşaması için en uygun yer olmayabilir. | Open Subtitles | ربما بورتلاند ليست كذلك، مثل، الأكثر أمانا لرفع الأسرة في الوقت الراهن، |
| "Altın. Altın. Altın." Portland buharlısında altmış sekiz zengin adam. | TED | ذهب. ذهب." ثمانية وستون رجلاً ثريّاً على متن الباخرة بورتلاند! |
| Ve galiba Amerika'da bunun en iyi örneği Oregon eyaletinin Portland şehridir. | TED | وربما خير الامثال لدينا هنا في أمريكا من بورتلاند بولاية أوريجون. |
| 1970'lerde Portland kendisini Amerika'nın diğer kentlerinin hepsinden farklı kılan bir sürü karar almaya başladı | TED | بورتلاند اتخذت العديد من القرارات في السبعينات التي بدأت بتميزه من تقريبا كل مدينة أمريكية أخرى. |
| Tipik bir Portland'lı eskisine göre günde 4 mil ve 11 dakika daha az araba kullanıyor. | TED | مواطن بورتلاند النموذجي يسوق أربعة أميال أقل, و 11 دقيقة أقل في اليوم الواحد مما كان من قبل. |
| Portland'in ünü kişi başına en çok araç üstü bagaja, bağımsız kitabevlerine pavyonlara sahip olmasıymış. | TED | بورتلاند تشتهر بوجود أكثر سقف رفوف للفرد، المكتبات المستقلة الأكثر للفرد، اكثر نوادي المقطاع للفرد الواحد. |
| San Francisco ve Portland için aynı şey geçerli. | TED | سان فرانسيسكو، نفس الشيء. و بورتلاند ايضاً، نفس الشيء. |
| Ve Amiral de, eski Portland'daki hizmetlerim için onu bana verdi. | Open Subtitles | وقد أهداني إياه القبطان مكافأة على خدمتي له في بورتلاند |
| Portland Rose hastanesinden bugün bir telefon aldım. | Open Subtitles | حصلنا على دعوه فى هذا الصباح من مستشفى بورت لاند روز |
| Portland'a Bonnie'ye hoşçakal demeden mi gitmemi isterdin? | Open Subtitles | اتُريدُني أَنْ أَذْهبَ إلى بورتلند بدون ان اقَول وداعاً لبوني؟ |
| Sadece Portland'a gidiyorum. İnşaat işimi kaybedeceğimden mi korkuyosun? | Open Subtitles | انا فقط ذاهب لبورتلاند اانت خائفه ان اخسر عملي؟ |
| Gördün mü? Bir çoçuğun uzakta olması için Portland'da olması gerekmiyor. | Open Subtitles | لا يجب على الفتى ان يبقى ببورتلاند ليبقى بعيدا. |