| Sonunda bir başka randevu için bana bir fırsat mı veriyorsun? | Open Subtitles | إذن أخيراً سوف تمنحينني فرصة أخرى من أجل موعد آخر ، أليس كذلك؟ |
| İyi gidiyor, aslında bir randevu için burdayım. | Open Subtitles | أنا بأفضل حال ، في الواقع أنا هنا من أجل موعد |
| Bir kadının randevu için saçına çekidüzen vermesi hoşuna gitmez mi? | Open Subtitles | برويّة يا صاح. اسمع، ألا تُحبّ عندما تُزيّن فتاة شعرها بشكل جيّد لأجل موعد غرامي؟ |
| Tam söylediğim gibi, kız randevu için buradaydı. | Open Subtitles | كما أخبرتكم ، كانت هنا لأجل موعد |
| Aradığında, randevu için kıyafet seçmeme yardım eder misin? | Open Subtitles | عندما يتصل طالبا المساعدة التقطي زيا للموعد |
| Kadınlara "yağma" gözüyle bakan bir adamdan randevu için öneri almayacağım. | Open Subtitles | حسناً، أنا لن آخد نصائح في المواعدة من شخص يشير إلى المرأة على أنها "غنيمة". |
| İtiraf etmeliyim ki randevu için aradığına şaşırdım. | Open Subtitles | يجب ان اقول , انا متفاجئة انك اتصلت لموعد آخر |
| Pis kokulu turne otobüsünde takılır, birkaç çocukla öpüşürsün ama randevu için kıyafetim yok. | Open Subtitles | كل ماتحصلين علية هو التنقل فى أتوبيس والحصول على قبلات من فتيان غير معروفين ولكن ليس لدى ملابس للمواعيد |
| Olabilir ama bu ikisi bir randevu için buraya gelmemişler. | Open Subtitles | اشرب الجعة واغازل فتاة ربما ولكنني لا اظن ان هذان كانا على موعد |
| Senin gibi bir kızın randevu için buralara kadar gelmesi bana garip geldi. | Open Subtitles | حسنا ، يبدو غريبا لي أنّ فتاة مثلك ستتبع فتى من أجل مواعدة |
| Sadece bir kadını randevu için aradın. | Open Subtitles | اتصلت بالمرأة من أجل موعد فحسب. |
| Aslında seni buraya bir randevu için getirdim. | Open Subtitles | لقد جلبّتُكَ إلى هنا من أجل موعد غرامي. |
| - Rezalet bir randevu için iyi bir mekân? | Open Subtitles | -مكان جيد من أجل موعد سيئ؟ |
| randevu için burada değilsin herhalde? | Open Subtitles | .. لا يمكن أن تكوني هنا لأجل موعد |
| Beni randevu için aramışsınız. | Open Subtitles | إتّصلت بي لأجل موعد . |
| randevu için kıyafet seçmememe. | Open Subtitles | أريدك أن تساعدينى في أختيار ملابس للموعد |
| Amacınız yemek yemek değilse ilk randevu için Lutefisk tam aradığınız yer. | Open Subtitles | و ماذا سيقول ؟ إذا لم تكن مهتم بالأكل لودفيسك هو المكان المثالى للموعد الأول |
| bir randevu için 100 dolar. | Open Subtitles | -ماذا؟ -مائة دولار" في المواعدة" |
| Başka bir randevu için daha yeterli zamanımız varmış gibi duruyor. | Open Subtitles | يبدو وأنّه لدينا الوقت الكافي لموعد آخر |
| Kör randevu için bu bar iyi ama sen çok daha iyi bir yere götürülmeyi hak ediyorsun. | Open Subtitles | هذه الحانة جيّدة للمواعيد المدبّرة، لكنّكِ تستحقّين اصطحابكِ لمكانٍ استثنائيّ. |
| İlk randevu için çok ağır oldu, değil mi? | Open Subtitles | انه وقت متأخر للحصول على موعد اليس كذلك؟ |
| Asla buraya gelmiş kimse tanımıyorum ben de bunu getirdim, randevu için üzgün bir bahane. | Open Subtitles | أخبرتني أنّكِ لم تأتِ هنا من قبل، ولا تعرفين أحدًا... لذلك أحضرت معي هذا البائس من أجل مواعدة عمياء. |