| Bu da sosyal sermayeyi azaltacak, refah seviyesini korumayı zorlaştıracaktır ve muhtemelen bizlerin Amerika'da olduğu gibi ırkça bolünmüş, görünür biçimde ırkça bölünmüş bir toplum olmamıza sebep olacak. | TED | وسيتمُ تقليص رأس المال الإجتماعي، فإنه يجعل من الصعب الحصول على حالة الرفاهية وربما ينتهي المطاف بهم، كما لدينا في أمريكا، مع انقسام عنصري، مجتمع منقسم عنصريًا بكل وضوح. |
| refah konusuna yöneldiğimizde bir sohbet başlatıyoruz, bu sohbette çok derin ve çok temel sorular ortaya çıkıyor. | TED | كما تعلمون عندما نركز على الرفاهية نبدء حواراً يُثير تساؤلات عميقة وجوهرية |
| Herkesin refah bir hayatı olduğunu garantiye alarak. | Open Subtitles | عن طريق التأكد من أن الناس جميعهم يعيشون حياة مزدهرة |
| Batı dünyasında refah artıyordu ve insanlar daha fazla hayvansal protein yemek istiyorlardı. | TED | في العالم الغربي، كان الازدهار يزداد وأراد البشر تناول المزيد من البروتين الحيواني. |
| MPE, gezegensel kaynak kullanimimiza karsin ne kadar refah elde ettigimize dair bir olcuttur. | TED | وهذا هو المؤشر الذي نريد ان نعتمده في قياس الرخاء اي كم هو استنزافنا للموارد تبعاً للعوائد |
| Allah damatla gelini refah içinde tutsun ve lütuflarını onlardan esirgemesin. | Open Subtitles | أسأل الله أن يبقي العريس والعروس في رفاهية وأن يبارك لهما. |
| Hile yaptın ölümden başka şık olmadığı halde onlara refah sözü verdin. | Open Subtitles | غششتهم خارج الحياة... بوعدهم إزدهار عندما الجائزة المحتملة الوحيدة كانت موتا. |
| Ulusumuz eşi görülmemiş bir huzur ve refah dönemi yaşıyor. | Open Subtitles | أمتنا تتمتع بفترة لا مثيل لها من السلام و الإزدهار |
| Bence bu çok güzel temel bir prensip, refah konusunu tutundurmaya çalışan tüm ülke grupları için. | TED | أعتقد أن ذلك مبدأ أساسي وجيد لأي مجموعة من الدول تركز على تعزيز الرفاهية |
| Dünyaya refah ve barışı getirme, sprint değil bir maratondur. | Open Subtitles | الخطوة تجاه السلام العالمي و الرفاهية عبارة عن سباق طويل المسافة، و ليس مجرد عدو |
| Dünyaya refah ve barışı getirme, sprint değil bir maratondur. | Open Subtitles | الخطوة تجاه السلام العالمي و الرفاهية عبارة عن سباق طويل المسافة، و ليس مجرد عدو |
| - Eger refah istiyorsan, demokrat olana oy versen iyi edersin. | Open Subtitles | إن أردت الرفاهية فيستحسن أن تصوت للحزب الديمقراطي |
| En samimi dileklerimle gelecek günleriniz eskilerin refah ve mutlu olduğu kadar yüce ve onurlu olur. | Open Subtitles | وأنا اكثر بإيماناً أتمنى إنه قد تكون آخر ايامكم مزدهرة وسعيدة كما كانوا أسلافكم كانت مجيدة ومشرّفة |
| Bu sandığın içinde bir hazine var. Az bir miktarı bile hayat boyu refah sağlayabilir. | Open Subtitles | ثمة كنز داخل هذا الصندوق بعض منه كفيل بجعل الحياة مزدهرة |
| İşçi dövizleri, kazanca en çok ihtiyacı olanların hedeflendiği bir yolda, iki yer arasında refah paylaşımının harika bir yoludur. | TED | الحوالات النقدية وسيلة عظيمة لتقاسم الازدهار بين الأماكن بطريقة تعود بالنفع على من هم بأمس الحاجة |
| Size refah oluşturma mirasına göre yaşamış bir kişinin örneğini göstermek istiyorum: Laetitia. | TED | دعوني أضرب لكم المثل بشخص أخذ على عاتقه مسؤولية خلق الازدهار: ليتيسيا. |
| Bu refah dolu bölgede devlet karşıtı hareketler nasıl bu denli yükselebildi? | Open Subtitles | لماذا الآن في عهد الرخاء وصلت الحركة المعادية للحكومة إلى قمتها؟ |
| Führer'in barış ve refah hakkındaki vaadleri çöktü ve yıkım dışında geride hiçbir şey bırakmadı. | Open Subtitles | وعود الفيورر عن السلام و الرخاء الإقتصادي دُمِرت و ما تركت شيئاً سوى الدمار |
| Oğlunun neslinin refah içinde yaşayabilmesi için devrim, bizim neslimizin fedakarlıklarına ihtiyaç duyuyor. | Open Subtitles | الثورة هي استغلال تضحيات جيلنا للحصول على رفاهية جيل ابنك |
| Doğru bakış açısına göre, Japon İmparatorluk Ordusu Büyük Doğu Asya Ortak refah Ulusu'nu inşa ediyor. | Open Subtitles | وجهة النظر الصحيحة هي أنّ الجيش الإمبراطوري الياباني... يبني أعظم أمة... إزدهار مشتركة شرق آسيوية. |
| İnsanlar ona itaat ediyordu ve krallık onun zamanında refah içindeydi. | Open Subtitles | الناس تغنوا بمدحه و المملكه لم تعرف سوى الإزدهار في عهده |
| Ve bu şekilde herkes için, huzur ve refah olacaktır. | Open Subtitles | .. و بهذا الطريق سيجلبون السلام .. الثروة . للجميع |
| Arkaplandaki evin tam bir iktidar ve refah tablosu. | Open Subtitles | المنزل في الخلفية لوحة مثالية للرفاهية والقوة |
| Hey, Marge, bu aileyi refah içinde yaşatabilmem için yapmam gereken şey bu. | Open Subtitles | هذا هو ما علي فعله لإبقاء هذه الأسرة تعيش في ترف |
| Bugün, Çin dünyadaki en büyük ikinci ekonomiye, güç santralına sahiptir. Ayrıca insanları artan bir refah içinde yaşamaktadır. | TED | اليوم، هي ثاني أكبر اقتصاد في العالم، وتمثل قوة صناعية، ويعيش شعبها في رخاء متزايد. |
| Mutluluk ve refah sizinle olsun. | Open Subtitles | ربما يكون لديك سعادة وأذدهار |
| İkincisi iyi şans için. Üçüncüsü, barış ve refah için. | Open Subtitles | والثانيه ، لحسن الحظ ، والثالثة للسلام والرخاء. |
| refah vardı! | Open Subtitles | إن هناك وفرة في كل شئ! |