| İyileşeceksin. Taşıyıcıyı bulduk. Bunu söylemene gerek yok, Sam. | Open Subtitles | ستكونين بخير وجدنا الحيوان المضيف لا داعي لقول هذا سام |
| - Bunu söylemene gerek yok, aklından ne geçtiğini bilmiyorum ama eminim ki çok hoştur. | Open Subtitles | لا يوجد داع لقول هذا فأنا لا أعلم بما تفكرين مع أنها حتماً كانت أفكاراً لطيفة |
| Bir şey söylemene gerek yok, neden burada olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | لا يجب أن تقولي أي شيء، .أعرف لماذا أنتي هنا |
| Son günlerde çıldıran Jason fanlarının ve bizim bir kaç kelime söylemene ihtiyacımız var, aşkım. | Open Subtitles | انه عن معجبين جايسون واختفاءه ايام قليلة ونريدك ان تقولي القليل من الكلمات |
| Neden o ailenin yanındasın söylemene gerek yok. | Open Subtitles | لست مضطراً لإخباري سبب وجودك مع تلك العائلة |
| Evet, artık söylemene gerek yok. | Open Subtitles | اجل لا يجب عليك قولها بعد الان |
| Böyle söylemene çok sevindim. Çünkü sana anlatmam gereken bir şey var. | Open Subtitles | يسرّني قولك هذا، إذ لديّ ما أقوله لكِ. |
| Haklı olduğumu söylemene gerek yok. Zaten biliyorum. | Open Subtitles | لا داعي لتخبرني بأنني محقة أعلم أنني محقة |
| söylemene gerek yok. Grafiğiniz bize bilmemiz gereken her şeyi anlatıyor. | Open Subtitles | لستِ مضطرة لقول ذلك فمخططكِ يخبرنا بكل ما نحتاج لمعرفته |
| Bir şey söylemene gerek yok. Bu işlerin nasıl olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | لست مضطرّ لقول شيء، أعلم كيف تسري هذه الأمور. |
| Bir şey söylemene gerek yok. Konuşmadan anlaşabiliyoruz. | Open Subtitles | لست بحاجة لقول أي شيء آخر كلّ شيء واضح ومفهوم بيننا |
| Bir şey söylemene gerek yok. Onu iyi tanıyorum. | Open Subtitles | ليست مضطرة لقول شيء أنا أعرف ميل |
| - Ben asla böyle bir şey söylemedim. - söylemene gerek yok. | Open Subtitles | أنا لم أقل ذلك أبداً لا داعي لقول ذلك |
| Sokka... Önemli değil.Başka bir şey söylemene gerek yok. Daha sonra görüşürüz tamam mı? | Open Subtitles | حسنا، لا يجب عليك ان تقولي شئ سأراك في الجوار |
| Eşyalarımı koyacak yerim olmadığını söylemene ihtiyacım yok. | Open Subtitles | لا أريدكِ أن تقولي لي بأني لا أملك كطان أضع أغراضي فيها |
| Anne, baba her şeyi yanlış yaptığımı söylemene gerek yok. | Open Subtitles | امي, انا لست احتاجك ان تقولي لي اني افعل كل شئ خطأ |
| Biliyorum kırılmış. söylemene gerek yok. | Open Subtitles | أعلم أنّها مكسورة، لستِ مضطرةً لإخباري بذلك. |
| Bir şey söylemene gerek yok. | Open Subtitles | أعلم أني أفسدت الأمر؟ ليس عليك قولها |
| Jessica'yı gerçek adı değilmiş gibi söylemene bayılıyorum. | Open Subtitles | يعجبني قولك لـ(جيسيكا) كما لو أنه اسمها المزعوم |
| Buraya gelip bana neyi yanlış yaptığımı söylemene gerek yok. | Open Subtitles | لا أريدك أن تأتي إلى هنا لتخبرني أن ما فعلته خاطيء |
| Bunu söylemene izin veremem. | Open Subtitles | المعذرة ، لكن لا يمكنني أن أسمح لك بقول هذا |
| Bunu söylemene sevindim, Liesl. İyi iki arkadaş oluruz. | Open Subtitles | سعيدة أنك أخبرتني بهذا يا ليزيل سنكون فقط صديقتين عزيزتين. |
| Evet, bunu söylemene sevindim çünkü ben söyleyemiyordum. | Open Subtitles | يسرني أنك قلت ذلك، لأنه لا يمكنني |
| Tekrar tekrar söylemene gerek yok. | Open Subtitles | لا يجب عليكَ قولُ هذا مراراً وتكراراً. |
| söylemene gerek yok. Biliyorum. | Open Subtitles | لستِ بحاجة لقوله ، أنا أعلم |
| söylemene gerek yok. | Open Subtitles | لست مضطر لقولها |
| söylemene gerek yok. | Open Subtitles | ليسَ هنالكَ داعٍ لقولِ أيّ شيء. |
| "Defalarca benim hatam olmadığını söylemene rağmen." | Open Subtitles | حتى لو إنّك أخبرتني مراراً وتكراراً" ."بإنها لم تكن غلطتي |
| Haklı olduğumu söylemene gerek yok. | Open Subtitles | أنا لَستُ بِحاجةٍ إلى أنت لإخْباري أَنا صحيحُ. |