| Vücudunun büyük bir bölümünde derisi çıplaktır Böylece sudaki sürtünmeyi azaltır. | TED | هي بالفعل تملك جلداً عارياً في معظم جسمها وبالتالي تقلل من الاحتكاك مع الماء |
| Ayrıca yerçekimini, sürtünmeyi birşeyleri parça parça etmeyi de özledim. | Open Subtitles | أشتقت للجاذبية و الاحتكاك وأشياء عظيمة يتم قطعها |
| sürtünmeyi arttırmak için, erkek bacaklarını makas pozisyonuna getirmelidir. | Open Subtitles | بينما في هذه الوضعية المشاركة الذكرية ينبغي عليه يفعل وضعية المقص من اجل زيادة الاحتكاك |
| Herhangi bir değişim sürtünmeyi artırır. | Open Subtitles | أيّ إختلاف ستزيد الإحتكاك |
| - sürtünmeyi çıkaracağız. | Open Subtitles | -ناقص قوّة الإحتكاك . |
| Tıraş olma sanatında gözenekleri açmak için sıcak havlu, cildi yumuşatmak için yağ ve sürtünmeyi azaltmak için zenginleştirilmiş krem gerekir. | Open Subtitles | يتطلب فن الحلاقة منشفة ساخنة للتليين المسام، زيت لتنعيم البشرة، و كريم معطر لتخفيف الاحتكاك |
| Rob Grover: Sürtüne uzay gemisinin üstüne birikmeye başlıyor, ve sürtünmeyi atmosferde uçup avantajımıza kullanarak yavaşlamada kullanıyoruz. | TED | يبدأ الاحتكاك بالتزايد على هيكل مركبة الهبوط و سنستخدم هذا الاحتكاك لمصلحتنا خلال الطيران في الغلاف الجوي و ذلك لتخفيض السرعة |
| sürtünmeyi ve elin terlemesini önler. | Open Subtitles | تستخدم لامتصاص العرق وإضافة الاحتكاك. |
| Ve sonra, sürtünmeyi de ekleyince... | Open Subtitles | أضف على هذا الاحتكاك |
| - sürtünmeyi de çıkaracağız. | Open Subtitles | -ناقص قوّة الإحتكاك . |