| Bu giysi seni sıcaktan, basınçtan ve nükleer radyasyondan koruyacak | Open Subtitles | البدلة صُممت لحمايتك . من الحرارة و ضغط و الإشعاع |
| Dişi, birkaç hafta daha yeraltında, öldürücü sıcaktan uzakta kalır. | Open Subtitles | وتبقى الأنثـى تحت الأرض بعيداً عن الحرارة القاتله لعدة أسابيع |
| Kimi sıcaktan kavuran kimi soğuktan donduran uçsuz bucaksız çöller. | Open Subtitles | و صحارى واسعة تتنوع من شديدة الحرارة إلى شديدة البرودة |
| sıcaktan çok rahatsız. Sana bebek bezi kullan demiştim. | Open Subtitles | إنها لا تحتمل تلك الحراره لقد أوصيتك بإستخدام قماش حريرى |
| Hamile değilim. Sadece sıcaktan. Çok sıcakladım, tıpkı senin gibi. | Open Subtitles | لست حبلى، إنما أشعر بالحر الحر الشديد، مثلك |
| Paris'te gemiden indikten sonra. Biz sıcaktan olduğunu düşünmüştük. | Open Subtitles | كان هذا على القارب الى باريس,ولكننا ظننا انها ربما بسبب الحرارة |
| Bazı yerlerde, insanlar sıcaktan patlıyor bazı yerlerde ise soğuktan donuyorlar. | Open Subtitles | في بعض الأماكن، يحترق الناس من الحرارة وفي البعض الآخر يتجمدون من البرودة |
| Eminim Mohave Çölü'nden gelirken sıcaktan bunalmışsınızdır. | Open Subtitles | أراهن أن الطقس كان شديد الحرارة لمجيئكما عبر صحراء موهافي |
| Yurt dışında doktor olmak istemiştim, sıcaktan hoşlanmıyorum. | Open Subtitles | أردت أن أكون طبيب مغمور أنا لست مثل الحرارة |
| Yeleklerinizi almayın. sıcaktan ölen olmasın. | Open Subtitles | اترك الصديرية , انا لا اريد ضحايا من الحرارة |
| sıcaktan mı nemden mi bilmiyorum fakat, ...bu şehir bugün çıldırmış olmalı. | Open Subtitles | أنا لا أعرف ما إذا كان هو درجة الحرارة أو الرطوبة أو ما، ولكن هذه المدينة مجنون اليوم. |
| Kapının önündeydik, sıcaktan terlemiştik, sadece bekliyorduk. | Open Subtitles | كنا خارج الباب الأمامي, نتعرق في الحرارة ننتظر فقط |
| Bildiğim tek şey bu minicik yumurtaları sıcaktan korumam onları temiz tutmam ve ve ipek böcekleri dışarı çıkmadan götürmem gerektiğiydi. | Open Subtitles | كل ما كنت أعرفة أنى يجب أن أبعد ذلك البيض الصغير عن الحرارة أحافظ على نظافتهم |
| Yetişkinler böylece sıcaktan kaçarak akıntıdan toplayabildikleriyle bir şeyler atıştırma şansı buluyor. | Open Subtitles | فرصة للبالغين للهروب من الحرارة و لربما يحصلون على وجبة غذاء خفيفة من مجرى الماء |
| O daha 2 haftalık. Dışarıda kalırsa sıcaktan ölür. | Open Subtitles | عمره لم يتعدى الأسبوعين سوف يموت من ارتفاع الحرارة |
| Aynı anda hem soğuktan donuyorum, hem de sıcaktan yanıyorum. | Open Subtitles | وإما أن يكون الطقس بارداً أو شديد الحرارة |
| Turistler bazen sıcaktan dolayı kafayı yiyebiliyor. | Open Subtitles | أحيانا السياح الحصول على مجنون مع الحرارة. |
| - Su ne kadar sıcak olmalı? sıcaktan ziyade ılık. | Open Subtitles | دافئة أكثر من الحرارة واحضري بعض المناشف |
| Şimdiye dek aşırı sıcaktan dokuz kişi öldü... ve havaların serinleyeceği yok. | Open Subtitles | تسعه اشخاص قد ماتو بسبب الحراره المرتفعه. وليس هناك نهايه قريبه. |
| Bu işi sıcaktan sonraya bırakıyorum, küçük bey. | Open Subtitles | سوف أعتبر ان هذه الكلمة صدرت منك بسبب الحر يا سيد |
| Ve biz burada sıcaktan geberirken milyarları cebine atacak. | Open Subtitles | ويغطس في الملايير بينما نغرق نحن في عَرَقنا |
| Biraz önce, bir mahkumun, sıcaktan bitkin düştüğü söylendi. | Open Subtitles | لقد أتاني نداء من سجين يدعي اصابته بصدمة حرارية |
| sıcaktan, soğuktan ya da küçük şeylerden bahsetmiyorum. | Open Subtitles | انا لااتحدث عن احساسك بالحرارة او البرودةاو الوخزفحسب. |
| Ama onları mükemmel saklıyorum. Nemden, ışıktan, sıcaktan ve farelerden koruyorum. | Open Subtitles | ولكنى ابقيتهم فى افضل حال بعيدا عن الرطوبة والضوء والحرارة و الفئران |
| O yemek yaparken sıcaktan pişiyor. | Open Subtitles | إنها تشعر بالحر الشديد جراء قيامها بالطهو |