| ve üçüncüsü: penceresindeki çubuklara sıkışıp kalmış gizemli bir yabancı. | TED | والثالثة: كائن غريب غامض عالق والقيام بالضغط على قضبان النافذة. |
| Kaybeden bu herif sızlanıp duruyor sıkışıp kalmış çünkü öyle olmak istiyor çünkü bir an olsun geçmişten kurtulamıyor. | Open Subtitles | ذلك الرجل تائه وهو يتاؤه حيال ذلك إنه عالق فحسب لأنه يريد ذلك لانه لايستطيع تخطي تلك اللحظة اللعينة |
| Andy, çok isterdim ama kızlar hala hasta yani burada sıkışıp kalmış durumdayım. | Open Subtitles | او اندي، يا ريت بس بناتي على طول مرضانات لذا انا عالقة هنا |
| Bir sinir sistemi rölesinde sıkışıp kalmış bir ruh, ebediyen etrafta dolaşacak. | Open Subtitles | تلك روح رجل عالقة داخل بث عصبي و تستمر دائما |
| Şu anda, kendi yarattığın hayal dünyasında sıkışıp kalmış bir haldesin. | Open Subtitles | الأن،أنتِ محاصرة فى. عالم خيالى ، قُمتِ بخلقه. |
| Aynı yere sıkışıp kalmış şekilde, her zaman buradaydım. | Open Subtitles | .لقد كنتُ دائماً هنا، عالقةً بالمكان نفسه |
| Esrarengiz bir yardım çağrısının kaynağını bulmak için gönderilen Obi-Wan Kenobi, Anakin Skywalker, ve padawanı, Ahsoka Tano uzak bir gezegende sıkışıp kalmış durumda. | Open Subtitles | ارسل ليكتشف اصل مكالمة النجدة الغامضة اوبي وان كانوبي , اناكين سكاي وكر ومتدربته , اسوكا تانو كلهم محاصرون فى كوكب بعيد |
| Ama işte benimle karanlık bir bodrumda sıkışıp kalmış durumdasın. | Open Subtitles | ورغم ذلك، ها أنت ذا عالق في قبو مظلم معي |
| Bu sabah 19 yıllık evliliğinde sıkışıp kalmış bir hastam vardı. | Open Subtitles | هذا الصباح ، كان لديّ مريض عالق في زواج استمر 19 سنة |
| Tanrım bakın kim yine koltukta sıkışıp kalmış. | Open Subtitles | يا إلهي أنظر من هو عالق على الأريكة مجدداً |
| Düşünsenize- tüm o zavallı doğalgazlar sizin kulübe ve barakalarınızın altında sıkışıp kalmış. | Open Subtitles | فكّرا في ذلك، كل ذلك الغاز الطبيعي المسكين عالق تحت أكواخكم وأعشاشكم |
| Gerçekten çok güçlü bir obje, en azından ağaçta sıkışıp kalmış bir büyücü için. | Open Subtitles | إنّه غرض في غاية القوّة أقلّها بالنسبة لمشعوذ عالق داخل شجرة |
| Müfrezem bir kaya oluşumunda sıkışıp kalmış durumda kamyondan 50 metre uzaktayız. | Open Subtitles | فريقي عالق بالقرب من مجموعة من الصخور على بعد 50 متر من شاحنتنا. |
| Flörtüm telefon açtı bebek doğurturken bebek sıkışıp kalmış. | Open Subtitles | موعدي أُلغي طفل بتوليد عالقة لأنها لتعتذر مرافقتي اتصلت |
| Normallik istiyor ama kenarlarda sıkışıp kalmış. | Open Subtitles | الرغبة في حياة طبيبعة و لكنها عالقة على الهوامش الخارجية |
| Normallik istiyor ama kenarlarda sıkışıp kalmış. | Open Subtitles | الرغبة في حياة طبيبعة و لكنها عالقة على الهوامش الخارجية |
| En iyi arkadaşım berbat bir yerde sıkışıp kalmış... iyi bir adamsa savaşma şansı bile olmadan yavaşça ölüyordu. | Open Subtitles | أفضل صديقة لي عالقة في وظيفة سيئه... شخص طيب يموت ببطء دون أي فرصة للعلاج |
| Yani, eğer burada kalırsam, seninle sonsuza dek sıkışıp kalmış mı olacağım? | Open Subtitles | لذا, إن بقيت هنا أنا عالقة معك للأبد؟ |
| Seni ağlatabilen seni derinden etkileyebilen tek şey sevgisiz bir evlilikte sıkışıp kalmış biriyle ilgili bir film mi yani? | Open Subtitles | الذي حقاً يأتي بنتيجة معك على مستوى عميق وعاطفي .. هو فيلم عن امرأة والتي هي محاصرة في زواج بدون حب ؟ |
| Çünkü tam burada sensörün üzerinde sıkışıp kalmış. | Open Subtitles | لأنها محاصرة هنا وتجلس هنا على جهاز الإستشعار |
| Bu boyutta sıkışıp kalmış başıboş ruh... | Open Subtitles | أيتها الروح التي تطوف" "عالقةً في هذا المكان |
| Bu sistemlerde sıkışıp kalmış gerçek insanlar var ve bu da algoritmik işleyen bu kültürdeki son derece garip bir diğer şey çünkü insansan bile, bir makine gibi davranmak zorundasın, hayatta kalabilmek için. | TED | هناك أشخاص حقيقيون محاصرون بين هذه الأنظمة، والشيء الآخر الشديد الغرابة حول هذه الثقافة المدارة بالشكل اللوغاريتمي، لأنه حتى ولو كنت إنساناً، سينتهي بك الأمر لتتصرّف كالآلة فقط لتبقى حيّا. |
| Neye sıkışıp kalmış? | Open Subtitles | عالقٌ في ماذا ؟ |
| Sanırım sütçü bu yüzden gecikti. Bir yerlerde sıkışıp kalmış olmalı. | Open Subtitles | أتوقع أن ذلك هو سبب تأخر موزع الحليب، لقد علق في مكان ما |