| Genelde karakol saldırı altında olurdu ancak birkaç haftadır çatışma olmamıştı. Herkes sıkıntıdan ve sıcaktan sersemlemiş durumdaydı. | TED | عادةً، تُهاجم قاعدتنا، لكننا لم نخض أي معركة منذ أسابيع، كان الجميع مصدومين من الملل والحر. |
| Uzun vadede, sıkıntıdan patlayacaksın. | Open Subtitles | ،على المدى الطويل سيصيبك الملل حتى الموت |
| Hayır itiraz etme, sıkıntıdan patlayacağız, inkâr edemeyiz bunu. | Open Subtitles | لا, لا تحتج. يكاد الملل يقتلنا. لا يمكنك أن تنكر ذلك |
| Tamamen sıkıntıdan dolayı başka bir sınıfa geçmeyi talep ettim. | TED | ومن شدة الضجر والملل، طلبت أن يتم تحويلي إلى صفّ آخر. |
| Tanrım, daha geleli 5 dakika oldu ve daha şimdiden sıkıntıdan patlıyorum. | Open Subtitles | يا إلهي لقد عبرت خمس دقائق فقط وقد بدأت أشعر بالملل مسبقا |
| Ne yaparsak yapalım başımız sıkıntıdan kurtulmuyor. | Open Subtitles | في كلّ مكان نذهب إليه تحدث متاعب |
| Başlıca görevin gönüllüleri ve düzenli askerleri sıkıntıdan birbirlerini öldürmekten korumak. | Open Subtitles | مهمتك الكبرى هى الحفاظ على الحاله بين المتطوعين و الجنود النظاميين و ألا يقتلوا بعضهم البعض من الملل |
| Eğer bizim için endişelenemeselerdi, sıkıntıdan ölürlerdi. | Open Subtitles | إذا لم يكونوا يقلقون علينا سوف يموتون من الملل |
| Bodrumda marangozluk yaparken sıkıntıdan patlıyordu. | Open Subtitles | لقد اصابه الملل الشديد وهو يتخبط في القاع ويقوم بالاشغال الخشبيه |
| Bakın bence herkes birazdan sıkıntıdan kusacak. | Open Subtitles | حسناً, أتعرف ماذا, أعتقد أن الجميع سيذهب إلى التقيوء بسبب الملل |
| sıkıntıdan kurtulmak için yaptığın günlük bir işi sıkıldığın için bırakmazsın. | Open Subtitles | ؟ المرء لا يتوقف عن أعماله الاعتيادية التي تخفف عنه الملل لأنه يشعر بالملل |
| Aslında, müşterilerimden biri Napa'da üzüm bağı işletiyordu. SM'de ve Merlot'ta vardı bu yüzden ona SMM derdik. Tatlım, Jeff'i sıkıntıdan patlattın. | Open Subtitles | أجل ، كان لدي عميل لديه مصنع في نابا عزيزتي ، إنك تجلبين الملل لجف هكذا |
| Dostum, burada sıkıntıdan ölmemek için ne yapacağız? | Open Subtitles | يارجل، مالذي يفترض بنا عمله هنا حتى لا نموت من الملل ؟ |
| Rahatlıkla söyleyebilirim ki bu insanlar ne sıkıntıdan ne de kötü yemek alışkanlığından öldüler. | Open Subtitles | أقول بثقة مطلقة أنه لم يمت أحد منهم من الملل أو من سوء التغذية |
| Yoksa seyirciler sıkıntıdan ölecekler. | Open Subtitles | أتمنى هذا, وإلا سيموت المشاهدين من كثرة الملل |
| Biri seni vurmazsa, sıkıntıdan ölürsün zaten. | Open Subtitles | إن لم تَنلْ منكَ الطّلقات، فسينال منكَ الملل. |
| Tatlım eğer buna cevap verirsem, bahse girerim yarım saat boyunca sıkıntıdan patlarız. | Open Subtitles | عزيزتي، لو لدي الجواب لهذا السؤال لراهنت اننا سنموت من الضجر في خلال نصف ساعة |
| sıkıntıdan ölmez ama karnındaki bir kurşundan ölebilir. | Open Subtitles | حسناً فإنّه لم يكن يحتضر هناك ... من الضجر لقد كان يحتضر بسبب رصاصة بمعدته |
| sıkıntıdan ölecektim neredeyse. | Open Subtitles | فتقريباً كدتُ أموتُ من الضجر.. |
| İnan bana, beni sıkıntıdan öldürdün. | Open Subtitles | الا تصدقنى انت , انت جعلتنى أشعر بالملل لدرجة الذهول |
| Özel isteğin bir kaç sıkıntıdan daha çok şeye sebep oldu. | Open Subtitles | و طلبك الخاص كلفنا متاعب كبيره |
| Tek sorun, sıkıntıdan patlıyordum. | Open Subtitles | والمشكلة الوحيدة ؟ كنت ضجراً للغاية |
| Sadece sıkıntıdan ölmeyelim diye, sen ve ben güzel vakit geçirdik. | Open Subtitles | لقد كان لقضاء وقتا ممتعا معاً كي لا نموت من السأم |
| Saat 1'e doğru uyanık olacağım çünkü sıkıntıdan patlıyorum. | Open Subtitles | و سأكون مستيقظة تماما ً فى الواحدة صباحا أتنهد مللا ً |